Çürük bir elma bir kese altın eder mi?

A -
A +
"Maksadım altın falan değildi, Müslüman olmadan önce son defa adaletinizi tecrübe etmek istemiştim, beni affedin ve aranıza alın Sultan'ım!"
 
 
Dinimiz iyi bilinirse görülür ki, Allahü teâlâ, insanlara daima merhamet ve şefkat ve af ile muamele etmeyi, kendilerine fenalık yapanları affetmeyi, her hâlükârda güler yüzlü ve tatlı sözlü olmayı, sabırlı hareket etmeyi, işlerinde hep dostlukla anlaşmayı emretmektedir.
Hakiki Müslümanlar, diğer bütün dinlere karşı büyük bir müsamaha göstermişler, değil Hristiyan ve Yahudileri zorla Müslüman yapmak ve onların ibadethanelerini tahrip etmek, aksine, onlara yardım, hatta kiliselerini tamir etmişlerdir.
Müslümanlar arasından Hristiyanlara fena muamele edenler çıkmamış mıdır? Çıkmış olabilir. Fakat bunlar, hem miktarca çok az, hem de, dinimizin emirlerini bilmeyen cahiller idi. Bunlar nefslerine uyarak hareket etmişler ve cezaları bizzat Müslümanlar tarafından verilmiştir...
             ***
Bir zimmi (gayrimüslim vatandaş), Sultan İkinci Murad Hana der ki:
- Bir maruzatım var Padişahım, müsaade buyurun anlatayım?
- Elbette, söyle nedir maruzatın?
- Askerleriniz benim bahçemden dün elma yediler ve parasını ödemediler!
- Bu dediğin nasıl olabilir? Bir yanlışlık olmalı!
- Yanlışlık yok Padişahım.
Sultan Murad Han derhal araştırılmasını emreder. Az zaman sonra üç askeri huzura getirirler. Sultan onlara olayı anlatır ve sorar:
- Bu zimminin söyledikleri doğru mudur?
Askerlerden biri der ki:
- Doğrudur Sultanım, ben yaptım!
- Peki ama nasıl? Kul hakkını düşünmedin mi hiç?
- Padişahım, benim yediğim elma yerdeydi ve çürüktü. Çürük bir elmanın para edeceğini düşünemedim; nitekim bu iki arkadaşım da oradaydı, onlar ağaçtan elma kopardılar ve parasını da bahçeye attılar.
Padişah, zimmiye sorar:
- Askerlerimin söyledikleri doğru mudur?
- Evet, o ikisinin kopardığı elmaların bedelini aldım.
- Peki, öyleyse istediğin nedir?
- Diğer askerinizin yerden aldığı elmanın bedelini de isterim.
- Peki, o çürük elma için ne istersin?
- Bir kese altın isterim, yoksa hakkımı helal etmem.
- Bir çürük elma bir kese altın eder mi hiç? Bu açıkça haksızlık.
- O zaman hakkımı helal etmem.
- Peki al bir kese altın!
Zimminin gözleri dolar, kendisine uzatılan keseyi eliyle iter ve kelime-i şehadet getirir. Sonra der ki:
- Efendim, maksadım altın falan değildi, Müslüman olmadan önce son defa adaletinizi tecrübe etmek istemiştim, beni affedin ve aranıza alın!
             ***
İslam devletlerinin meydana gelmesi, yayılması asla, saldırmakla olmadı. Bu devletleri ayakta tutan, yaşatan, büyük ve başlıca kuvvet, iman kuvveti ve İslam adaleti, iyilik, doğruluk ve fedakârlık meziyeti idi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.