Haram malın azabı, helal malın hesabı var!..

A -
A +
Feridun Ağabey, sizin vasıtanızla, karşılaştığım bir hadiseyi ilgili şahıslara duyurmak istiyorum...
Uzun zamandan beri gidemediğim, doğup büyüdüğüm köyümüze sıla-i rahim niyeti ile gittim. Bu köyde dededen kalma binalar, tarlalar ve bahçeler vardı. Daha sonra 2 katlı binanın alt katı babadan miras kaldı.
Birileri güya üst katta tadilat yapmış, alt kattaki oturma odasının tavanını delerek kanalizasyon borusu geçirilmiş. Daha sonra yan duvar içeriden delinerek dışarıya sarkıtılan boru, duvarın temeline bitişik açılan kanala döşenmiş. Duvarın önüne biriken kar yığınlarının erimesiyle kanala sızan sular binanın iç kısmına geçerek boydan boya duvar su çekmiş. Aynı zamanda tavandan sızan kanalizasyon pislikleri ile odanın her tarafı lağım çukuru hâline gelmiş. Eğer taş duvarın temeline bitişik olarak açılan kanal iptal edilip duvar hizasına beton dökülmez ise taşlar yerinden oynayarak bina yıkılabilir.
Üst katın arka bahçesinden binaya giriş kapısı olduğu hâlde, öndeki pencereden kapı açılarak alt kattaki giriş kapısı ve pencereler işgal edilmiş, merdiven yapılmıştır.
Yine alt kata ait kiler odasının havalandırması üstten kapatılarak oradaki eşyalar çürümeye terk edilmiştir.
Alt katın bitişiğinde bulunan ek bina yıkılarak kerestesi alınmış enkaz yerinde bırakılmıştır.
Netice olarak binanın alt katı tahrip edilerek oturulamayacak hâle getirilmiş. Böyle bir tahribatın yapılması en hafif ifade ile haddini bilmemektir!..
Yapılması gereken kanalizasyon hattının iptal edilmesi ve merdivenin kaldırılmasıdır. Herhangi bir inşaat mühendisine müracaat edilerek tekniğe ve hukuka uygun tadilat yapılabilir. Kaldı ki üst kata ait arka bahçenin yanından kanalizasyon şebekesi geçmektedir. İsterlerse üst katın devamı olan bahçe tarafına banyo, tuvalet, mutfak yapabilirler.
Burada maksat, mal davası görmek değildir. Maksat, zarar veren şeylerden sakınmaktır. Zaten bu mirasta bir kişiye mahsus mal yoktur. Dolayısı ile bir kişiye tahsis edilemez. Mirasın taksim şekli ve vârislerin sayısı belirsizdir. Bunun için en makul yol, her iki katın müşterek olarak misafirhane yapılmasıdır. Böylece köye ziyarete gelen bütün vârisler kalabilirler.
Fıkıh bilgisine göre, vârislerden her biri binayı kullanabilir, meyve ve sebze yetiştirebilirler. Fakat dışarı hiçbir şey satılamaz. Faydalı olan ağaçlar kesilemez. Büyüklerimizden öğrendiğimiz, haram malın azabı, helal malın hesabı vardır. Yine büyüklerden duyduğumuz yolumuzun esası haddini bilmek ve herkese saygılı olmaktır...
           Mahmut Sağırlı/Laleli Köyü-Refahiye
 
 
Resmen kendimi ezik hissettim
 
“Feridun Ağabey, geçtiğimiz gün kendi çapımda hasbelkader, sekiz yıllık ikinci el otomobilimle bir alışveriş merkezinin açık otoparkına geldik. Çocuklar araçtan inip AVM’ye yürürken ben de aracın penceresini kapatıp çıkmak üzereydim. Gayriihtiyari fark ettim; arabama doğru bir kadın geliyordu. Orta yaşlarda biraz da kiloluca, giyim kuşamıyla fakir olduğunu tahmin ettiğim feraceli hanım yaklaşırken, hani araba ışıkta filan durduğunda yardım isteyen bazı fakir aileler olur ya hatırıma o geldi… Hoş, Allah rızası için hemen hiçbirini de yardımsız bırakmamışımdır. Fakat ben bunları düşünürken kadıncağız uzaktan kumanda anahtarlığı çıkardı. Şak diye bastı… O anda yanı başımda duran belki de bir trilyonluk 4x4’lük beyaz jeepin kapısını açtı. Meğer onun o lüks aracının yanına park etmişim. Kadıncağız araca bindi ve gitti… Orada ağzım açık kaldı… Kendimi resmen ezik hissettim… Kendime gelemedim… Bu ön yargı için kendimden mi utansaydım, “parayla imanın kimde olduğu belli olmaz” dediklerini mi yorumlasaydım, yardım edecek kadar acıdığım kılıktaki birinin yanında asıl acınacak hâlde olanın ben olduğuma mı yansaydım. Ezildim be abi… Ezildim resmen…”
           Rumuz: “Yerlerdeyim”-İstanbul
 
 
Her şey boş bu yalan dünyada
 
Ah be Feridun Ağabey, sen de olmasan derdimizi kiminle paylaşacağız… Aslında her şey boş bu yalan dünyada… Aslında zaman su gibi akıp geçiyor… Her şey mazide kalıyor bir bakıma anladın mı? Sorun şu… Sevdim onu… Sonsuz sevdim... O ise beni bir “hiç” gibi bıraktı gitti başkasıyla evlendi Ağabey… Resmen hayatta iken öldüm biliyor musun? Ben sandım ki terk etmek zor bir şeymiş… Hayır ağabey kunduramdan bir çivi düşmüş gibi oldu, hâlâ şaşıyorum…
Derin duygular içerisindeyim Allah’ım yardım et diye dua ediyorum. Ben kendimi mahvettim onun için o arkasına bakmadan gitti… Diyorum ki bir gün pişman olup da kabrime gelirse, bir sonbahar akşamı öleyim de benim mezarıma getirecek gül bulamasın… O bana dünyada acı çektirdi, hiç olmazsa ölümümde ona bu kadarcık bir acı çektirmiş olayım ağabey...
            Umut Üzümcü-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.