Antik kentin kuru gürültüsü

A -
A +
Kültür Bakanlığı, 30'dan fazla müze ve ören yerinde 20 yıldır tanıtım maksadıyla turistlere akşam yemeğine izin veriyormuş. Efes'te de önceki hafta bir sofra kurulmuş.
Birileri masaların fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmış. "Antik kentte sünnet düğünü yapıyorlar" diye ortalığı ayağa kaldırdılar. Dikkat buyurun, burada itiraz edilen görünürde beyazlar giydirilmiş yemek masaları. Fakat bilinç altında karşı çıkılan şey farklı. Akıllarınca "Göbeğini kaşıyan adamlar, tarihi talan ediyor" demeye getiriyorlar. Oysa İzmir'den Antalya'ya, Mersin'den Kütahya'ya birçok şehirde antik kentlerde yaz konserleri düzenleniyor. Ve gürültü tarihî dokuya zarar veriyor. Nitekim aynı Efes antik kentinde Fazıl Say ve Viyana Oda Orkestrası on gün önce konser verdi. Pekiyi o zaman "tarihseverler" neredeydi? Nerede olacaklar, kuyruktaydılar. Biletler üç gün içinde tükendi. Adamlar Bodrum'da masa değil amfi kuruyor, amfi!.. Baksan bunlardan hassası yok! Eskiden Rumelihisarı’nda da yaz konserleri yapılırdı. Öyle bir ses çıkardı ki... Boğaz’ın bir ucundan diğerine bangır bangır yankılanırdı. Neyse ki elinizde tuttuğunuz gazete kampanya yaptı da büyükşehir belediyesi garabete son verdi... Yani bugünkü "tarihseverler"in biz; cemaziyelevvelini biliriz.
Antik kentin kuru gürültüsüKemal Bey'in kuyruğu AK Parti'ye yönelik demokrasi dışı her hareket, safları sıklaştırıp toplumun yarısını Erdoğan'ın çevresinde kenetledi. İşte 15 Temmuz örneği kapı gibi karşımızda duruyor. Dolayısıyla Gezi benzeri bir kalkışmanın ve darbe heveslilerinin alacağı karşılık belli. Bunu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da biliyor. Tecrübe ederek öğrendi zira. Öğrendiği için de stratejik hamleler yapıyor. Ankara'dan İstanbul'a yürümesi bu stratejinin bir parçası. Bayramda medyanın gündemi yoğun olmaz. Bu yüzden bayram öncesinde yola çıktı ve âdeta gündeme ipotek koydu. Kaç gündür onu konuşuyoruz. Saydım, 18 günde 17 gazetede 69 defa manşet olmuş. Bir de televizyon haberleri var. Bu, Kılıçdaroğlu için bulunmaz nimet! Cumhuriyet ve Sözcü 18 gündür bu yürüyüşü manşetten veriyor. Kemal Bey'i sütunlara sığdıramıyorlar. Ya iktidar medyası? Onlar da eleştireceğim derken aslında Kemal Beyin propagandasını yapıyorlar. Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Hatırlayın 7 Haziran öncesini. CHP lideri nasıl da uçuk vaatler attı ortaya. O attı, AK Partililer ve karşı medya cevap verdi. 16 Nisan öncesi abarttı. O abarttı, AK Partililer cevap yarışına girdi.  "Evet çıkarsa kahvehaneler kapanacak" dedi. Var mı bir tane kapanan? Kılıçdaroğlu yalan, yanlış ve abartı ile kendinden bahsettirmeyi öğrendi. Gündemin öznesi oldu. Ve şimdi İstanbul'a değil, aslında 2019'a doğru yürüyor. Bazıları da onun kuyruğuna takılmış, bir başka hatayı tekrarlıyor.   Şehitler ölmez dörde ayrılır(dı)   Bundan yedi sekiz yıl öncesine gelene kadar devletin nezdinde türlü türlü "şehitlik" kavramı vardı. Aslında resmiyette şehitlik değil malullük bulunuyor(du). Malullük de kendi arasında dörde ayrılıyor(du). Malulvazife malulüharp malulü ve terör malulü... Son ikisine devletin her türlü imkânı sunulurken diğerleri bundan mahrum bırakılıyordu. Diyelim ki iki askerden biri görevden dönerken araç kazasında, diğeri helikopter kazasında şehit düşmüş. Bırakın yakınlarına aynı hakları sağlamayı, bunlar aynı mezarlığa bile konmuyor(du). Gazetemizde meseleyi gündeme getirdik. Hükûmet ayrımcılığı bitirdi. Yetmedi, bir de terör mağdurları için "sivil şehitlik" kabul edildi. Şimdi de bazı kurumlar, 15 Temmuz şehitlerinin yakınlarına iltimas geçiyormuş. Ayrımcılığı ortadan kaldıran hükûmet, yalakalık kokan böyle bir rezilliğe izin vermemeli. Çünkü şehit şehittir. Onun emanetleri bütün milletindir.   Muamele!

İsrail Dışişleri Bakanlığı "Siber Hafta" adı altında bir zirve düzenliyor. Dünyanın değişik ülkelerinden 30 gazeteci davet ediliyor. Türkiye'den de üç kişi var.
Daily Sabah Ekonomi Editörü Şeyma ErazFox muhabiri Emre İzkübarlas ve kameraman Kenan Özcan... Konuklar, Başbakan Netanyahu'nun konuşmacı olduğu binaya gidiyor. Bütün gazeteciler bir bir güvenlik kontrolünden geçiyor. Üçü hariç... Güvenlik şefi Türk gazetecilere terörist muamelesi yapıyor. Polisler Emre İzkübarlas'ı özel odaya alıp pantolonunu çıkartmasını söylüyorlar. Kenan Özcan'ın kamerasını parçalara ayırıyorlar. Şeyma Eraz'ın başörtüsünü çıkarmaya kalkıyorlar. Onlar da tepki için davet edildikleri zirveye katılmayıp geri dönüyorlar. İsrail İletişim Bakanı devreye girip özür diliyor ama iş işten geçiyor... Şimdi can alıcı soru şu: "Bakan özür dilemiş işte" diyerek içimize mi atalım, yoksa ilgili kurumlarımız benzer hadiselerin tekrar etmemesi için sert ve kesin tedbir mi almalı? Bence ikincisi... Antik kentin kuru gürültüsü
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.