Ne umduk ne bulduk?

A -
A +
Dünya sebep sonuç ilişkisi üzerinde dönüyor. Sebepler sonuçlara, sonuçlar yeni sebeplere vesile oluyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi, yakın geçmişte birçok konuda hayati adımlar attı. Şüphesiz her birinde bir fayda umuluyordu. Oysa bazıları hem partiye hem de ülkeye geri döndürülmez ve telafi edilemez neticeler doğurdu. Mesela;
• AK Parti seçimde ittifakların yolunu açtı. Bu sayede cumhurbaşkanlığı seçimini tek turda kazandı. Ama yerelde kurulan (karşı) ittifak İstanbul ve Ankara ile bazı önemli şehirleri kaybettirdi.
• Seçilme yaşı 18’e düşürüldü. Gençlerin siyasetle yakından ilgileneceği ve kendilerini değerli görmelerini hissedeceği düşünüldü. Ancak gençler AK Parti'den uzaklaştı. En büyük darbe gençlerden geldi.
• Muhtarların özlük hakları iyileştirildi, maaşları yükseltildi, sigorta primleri ödendi. Bu da cazibeyi artırdı. Anadolu’daki muhtar adayları büyükşehirlerde oturan seçmeni akın akın memleketine taşıdı. 31 Mart'ta 100 bin kişi köyüne götürüldü. AK Parti İstanbul’u 13 bin oyla kaybetti.
• İnşaat sektörü ülke ekonomisinin sürükleyici gücü oldu. Konut almak hayal olmaktan çıktı. Fakat kontrolsüz inşaatlar İstanbul’u kilitledi. Artan site kültürü Üsküdar gibi muhafazakâr kimliğiyle bilinen ilçelerin siyasal eğilimini değiştirdi. Esenyurt da benzer sebepler yüzünden CHP’ye geçti.
• Üniversite kapılarında yığılmalar yaşanıyordu. Az sayıda genç yükseköğretim hakkından istifade ediyordu. Herkes üniversiteli olsun diye her vilayete üniversite kuruldu. Özel (vakıf demiyorum) üniversiteler mantar gibi patladı. Bu sefer eğitimin kalitesi düştü. Mezun sayısı arttı. Gençlerde işsizlik oranı yüzde 25’i geçti.
• Kadınları korumak için getirilen 6284 sayılı yasa daha vahim mağduriyetler doğurdu, zaman zaman cinayet sebebi oldu.
• Türkiye, Suriyeli mazlumlara kucak açarak büyüklüğünü dünyaya gösterdi. Ama kontrolsüz göç, hem maddi hem de toplumsal problemlere yol açtı. İlk zamanlar “mazlum hamisi” olarak görülen ve destek bulan AK Parti, zamanla aynı sebepten seçim kaybedecek duruma geldi. Göç yüzünden büyük şehirlerde kiralar yükseldi, yerli halk daha ucuz yerlere kaçtı. Demografi değişti.
• Ulusalcı seküler medya, halkın bir kısmını düşman görüyor, hakikati söylemiyordu. Bu muhalif düzeni kırmak için medyada sahiplik yapısı değiştirildi. Ancak doğru bir sistem kurulamadığı için medyada tek ses hâkim oldu. Partinin gönüllü neferi gibi çalışan kalemşorlar kaybettirdi.
• İktidar inanç ve ibadet özgürlüğünde inanılmaz düzenlemeler yaptı. Fakat dinin politikanın merkezinde olması dindarlara zarar verdi. Söylem ile eylem arasındaki tutarsızlıklar insanları uzaklaştırdı.
• Yerel yönetimler yasasıyla çok sayıda belediye kapatıldı. Büyükşehir sınırı içinde kalan köyler büyük hizmete kavuştu. Ancak onun dışındaki köylerin biteceği hesap edilemedi. Kente göç arttı, tarım ve hayvancılık zarar gördü…
Listeyi çoğaltmak mümkün...
Bugünlerde bir yılını dolduran “Başkanlık Sistemi”ni tartışıyoruz. İktidar kanadından sistemin rehabilite edilmesi gerektiği hususunda açıklamalar geliyor. Çift başlılık ortadan kalktı, kararlar hızlı çıkıyor ama sistemin uzun vadede ne getireceği bilinmiyor.
Onun için atılan adımların iyi planlanması, bir adım ötesinin iyi hesap edilmesi gerekiyor. Aksi hâlde günü kurtarır, çıkmaz sokaklarda yuvarlanıp dururuz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.