Barış Pınarı ve medya savaşları

A -
A +
Türkiye, Barış Pınarı Harekâtı'nı düzenliyor. Televizyon ekranlarında, sosyal medyada ve gazetelerde abartılı bir hamaset dili var. Şüphesiz biz savaşçı bir milletiz. Bayrağı ve cephedeki askerimizi görünce millî ruh ayağa kalkıyor. Gerektiğinde milletin ayranını kabartmak şart, amenna... Lakin Türk'ün Türk'e propagandasına da gerek yok. Önemli olan dünya kamuoyunu doğru bilgilendirmeye yönelik bir şeyler planlamak. Bakın Batı medyası, algı operasyonunu çok ustaca ve sinsice yapıyor. Mesela İngiliz BBCDEAŞ'lıların tutuklu bulunduğu cezaevine girdi ve mahkûmları görüntüledi. Haber, dünyaya gazetecilik başarısı olarak sunuldu. Oysa görünen o ki bu, İngiliz operasyonun bir parçası. Haber metninde şöyle deniyor: "Bu cezaevlerinden bazıları Türkiye'nin kontrolüne geçecek. Bir tanesi bombalandı bile. Bu adamları cezaevinde koruyabilmek için binlerce Kürt (PKK'lı) ve Arap hayatını kaybetti. Uluslararası bir koalisyon kuruldu. Ama Batı onları terk etmiş durumda. Bu bir anti-terör krizi... Cezaevindeki bu erkekler yalnızca mahkûm değil aynı zamanda yeniden dirilmeye hazır DEAŞ ordusu..." Mealen şu denilmek isteniyor: PKK, bunları yakalamak için bedel ödedi ama siz onları terk ediyorsunuz. Bu mahkûmlar Türkiye'nin eline geçerse DEAŞ yeniden dirilecek!.. Diğer İngiliz yayın organları da BBC'den geri kalmıyor. Daily Mail dün PKK'yı kaynak gösterdiği haberinde 800 kadar DEAŞ militanını ailesinin Ayn İsa'dan kaçtığını duyurdu. Oysa bahsedilen yer operasyon alanına çok uzak. Terör örgütü başka bir terör örgütünü salıyor. İngilizler de tersine operasyon çekiyor. Bir savaşın içindeyiz ve medya bu savaşın bir parçası.   Ayıp edene Aybet   İngiliz Channel 4 News’e konuk olan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Gülnur Aybet'i izlediniz mi? "DEAŞ militanları serbest bırakılıyor. Yıllardır Suriye'de terörizmi desteklediniz" diyen moderatörün ağzının payını nasıl da verdi. Küstahı çamaşır sıkar gibi sıkıp bıraktı. Ve bizim yüreğimizin yağları eridi. Ağzınıza sağlık Gülnur Aybet.   Bir Buket asker   TGRT Haber, Zeytin Dalı Harekâtının ardından 'cephede spiker' dönemini başlattı. Hem spikerler hem de muhabirler haber bültenlerini uzun süre sınırdan sundu. Bu metot reytinge olumlu yansımış olmalı ki son harekâtla birlikte birçok kanal, kamerayı, mikrofonu kaptığı gibi sınıra koştu. Kanal D Ana Haber spikeri Buket Aydın da sıcak bölgeye gidenlerdendi. Aydın bir poz verdi, sosyal medya ayağa kalktı. Kimi "Bebekler, siviller, askerler ölüyor. Bu defileye çıkmış gibi poz veriyor" diye eleştiride bulundu. Kimi PKK operasyonlarına katılan Nazlı Çelik ile mukayese etti. Kimi makyajına taktı, kimi saatine. Bazı köşe sahipleri de spikeri "ihtiras sahibi, gösteriş budalası" ilan ediverdi. Hiç hakkını yemeyin, birkaç kilometre öteden kurşunların yağdığı bölgeye gitmek, yayın yapmak herkesin harcı değil. Bırakın saatini, makyajını. Canını ortaya koymuş yahu. Onun için evvela tebrik etmek gerekir. Peki eleştirilemez mi? Tabii ki eleştirilir. Mesela o kamuflaj pantolonu hiç olmamış. İnsanın "Asker misin sen Buket, gazetecisin" diyesi geliyor.   Akçakale nire Aşkale nire?   Dün Milliyet'in magazin yazarı Ali Eyüboğlu, Akçakale'yi yazarken "Şanlıurfa Aşkale" diye bir ifade kullandı. Aşkale'nin de Sarıkamış faciasından hareketle hafızamızda derin izleri var. Ancak Aşkale, Şanlıurfa'nın değil Erzurum'un ilçesi... Refikimize biraz magazin gündeminden çıkmasını öneririz.   Gördük!   Barış Pınarı operasyonu Türkiye açısından çok öğretici oldu. -Hak bildiğimiz yolda birkaç dostumuzun dışında yalnız başımıza olduğumu gördük. -Kanımız, canımız, davamız dediğimiz KKTC'nin bile ayar vermeye kalkabileceğini gördük. -En büyük kazığı din kardeşi kabul ettiğimiz Arap dünyasından yiyeceğimizi gördük. -Ağaca, göle 'duyar kasanların' Mehmetçik için küçük bir mesajı esirgeyebileceğini gördük.   Zafer sarhoşu!   Cumhuriyet yazarı Zafer Arapkirli, Arap Birliği'nin Türkiye'yi kınama kararından sonra kin ve nefret abidesi olacak ırkçı bir paylaşımda bulundu. Şöyle dedi Arapkirli: "Bir envanter çıkarıp, bu harekâtta Türkiye Cumhuriyeti'ni yalnız bırakan Arap kardeşlerinizin malına mülküne el koymaya, hatta sınır dışı edip (bir daha da buradan mülk edinemeyeceğine ilişkin) yaptırımlar uygulamaya var mısın?" Harekâta İngiltere, Almanya, Fransa, Yunanistan, İtalya, Hollanda, Belçika, İsviçre, Kanada, Polonya, Çin, Avusturya ve daha birçok ülke karşı… Antalya'ya yerleşen Almanların evlerine el koyalım, Datça'ya yerleşen İngilizleri gönderelim, Yunan gelinleri boşayalım öyle mi? Ne ayıp, ne hazin sözler bunlar? Araplar başka, Arap Birliği'ni yöneten reziller başka...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.