Bu CHP, o CHP değil, Tanju Özcan’ı diğerleri de takip edecek

A -
A +
Sıkıntılı bir seçimden çıktık. İstanbul özelinde ise süreç devam etmekte. Keşke Ekrem İmamoğlu’nun metrobüs komedisindeki gibi herkesin içi rahat, mutlu mesut olsa.
Ama öyle değil. Olmayacağını daha ilk günlerden, CHP’li belediye başkanlarının ilk icraatlarından anlamaya başladık.
Bolu’ya belediye başkanı seçilen Tanju Özcan onlardan biri ve son iki gündür en çok konuşulan isim.
Tanju Özcan ilk icraatına Bolu’daki Suriyeli yoksullara verilen yemeği kestiğini ve Suriyelilerin şehirde iş yeri açmalarına izin vermeyeceğini açıklayarak başladı. Gerekçe olarak da “Bizim insanlarımız yoksulken…” diye başlayan genel ırkçı retoriği (kandırmacalı, manipülatif söylem) tekrarladı.
Bazı insanlar, insan olduklarını hissettirerek kendilerinden konuştururlar.
Bazıları da insanlardan, yoksullardan, ötekinden, farklı etnisitelerden, mültecilerden nasıl nefret ettiğini farklı cümleler kurarak da olsa ifşa ederek, hatta yetki ellerindeyse akıllarındakini hayata geçirerek bunu yaparlar.
Bu anlamda Avustralyalı Senatör Fraser Anning’i Tanju Özcan’dan ayıran tek özellik iki farklı ülkede yaşamaktan ibaret.
İnsanlık değerlerinden nasipsiz bu yaratık Yeni Zelanda’daki faşist ve ırkçı katliamın ardından "Yeni Zelanda sokaklarında bugün kan dökülmesinin gerçek nedeni, her şeyden önce Müslüman fanatiklerin Yeni Zelanda'ya göç etmesine izin veren göçmen programıdır" dedi ve ilk olarak vicdan sahibi gencecik bir delikanlının elinden kafasına yumurtayı yedi. Bununla da kalmadı, Avustralya Meclisinde bir başka senatör; Sarah Hanson Young bu insan kılıklı katıksız faşiste “Siz bir utanç kaynağısınız. Burada ırkçılığı ve nefreti yaymaya hakkınız yok. O, senatör olmanın ayrıcalıklarını nefret, ayrımcılık ve korku yaymak için kullanıyor. Orada 50 insanın isimleri sayıldı. Onun varlığı bu katliamın benzerinin aynının burada da yaşanmasının garantisidir” sözlerini içeren, sert, dokunaklı bir konuşma yaptı.
Avustralyalı Senatör Hanson’ı gözyaşları içinde dinlediğimizde “İnsanlık bir kere daha kazandı” dedik.
Ve yeniden idrak ettik ki yalnızca İslamiyette değil, Hıristiyanlıkta değil, Hint ve Çin kültüründe değil, insanlığın tüm kadim geleneklerinde vardır bu.
Nedir o?
İNSAN OLMAK…HAKKI SAVUNMAK…
Çünkü tüm bu dinler ve kadim geleneklerde HAK senin karşı tarafa olan sorumluluğundur. Yani, benim seninle ilgili yerine getirmem gereken sorumluluklarımdır. Hak eşittir sorumluluk.
Onun yerine ikame edilen “modernite” ve kapitalizme göre ise hak, menfaatin maksimizasyonudur.
Türkiye’yi yöneten iktidar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın güçlü iradesiyle çok şükür ki insanlığın ve hakkın yanında olmayı tercih ediyor.
Ülkemize gelen mültecilerin yaşamla ölüm arasında gidip gelen hayatlarında onlara destek verilmesinin sebebi bu.
Doğru, biz zengin bir ülke değiliz ama devlet onlara faşistlerin iddia ettiği üzere özel bir ayrıcalık da tanımıyor. Sadece “Can emniyetin için bu ülkede kalabilirsin, ama ülkendeki koşullar düzeldiğinde de oraya dönebilmelisin” diyor. Öte yandan onlara Avrupa Birliği’nin sağladığı kısıtlı oranda maaşlar, öğrencilere de AB bursları var. Devlet mültecilerin ülkede yatırım yapmalarının, iş yerleri kurmalarına da engel olmuyor. Bu yatırım 1,5 milyar doları buldu ve yüz binlerce insan istihdam edilmekte. Belediyeler eliyle de çok yoksul olanlara bir tas çorba ve bir kap yemek veriliyor.
O hâlde CHP’li Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın ortaya koyduğu bu insanlık dışı zulmün kaynağı nedir?
Nasıl olur da Kur’ân-ı kerime el basarak, öpüp başına koyarak göreve başlayan biri, kutsadığı kitabın dediklerinin tam aksini yapar?
Hayır, insan olan hiçbir canlı bunu yapamaz.
Bakın size açıkça söylüyorum.
Geçmişte birkaç kez CHP’ye ve ara dönemde de SHP’ye oy vermiş biri olarak belirtmeliyim ki CHP’liler ve daha solda bir parti olarak da SHP’liler hiçbir zaman ırkçı ve faşist bir çizgiye evrilmediler. Evet, pek çok hata yaptılar, zarar verdiler ama asla ırkçı olmadılar.
Bilmiyorum çok mu naifim ve yanılıyorum ama anılarımdaki izlenim hakikaten bu.
Misal, Nurettin Sözen’i düşünüyorum. Eğer ona böyle bir teklifle gitseniz sizi kapıdan kovalardı. Keza Murat Karayalçın ve pek çoğu aynını yapardı.
Şimdi “Yıllarca Kürt diye bir ırk yok, onlar Dağ Türkü’dür diyen CHP’liler değil miydi?” hatırlatmasını yapanlar olacaktır ama bunun ülke sınırlarının korunmasıyla ve bölünme korkusundan kaynaklı olduğunu da biliyoruz. Şimdi böyle korkuları olmadığı gibi PKK ile iş birliği bile yapabiliyorlar o ayrı.
Kısaca doğal değil bu gidişat ve çok tehlikeli.
Tanju Özcan’ı Adana’da Zeydan Karalar, Mersin’de Vahap Seçer, Antalya’da Muhittin Böcek, İzmir’de FETÖ suçlaması sonucu KHK ile memuriyetten atılmış öğretmenleri zabıta yapacağını açıklayan Tunç Soyer’in takip ettiğini görürsek şaşırmayalım.
Çünkü bu CHP, o eski CHP değil…
Buradaki, Türkiye’yi etnik çatışmaların yaşanacağı bir ülkeye dönüştürmek isteyen FETÖ tuzağını görelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.