"Diyanet'te Deprem" safsatası!..

A -
A +

Günlerdir bir kaşık suda fırtına koparmak isteyen birileri, pompalayıp duruyor; "Diyanette deprem..." diye. Nedir bu vaveyla, yoksa yeni bir tür fay hattı mı tespit edildi, diye merak ettim. Meğerse koparılan gürültü-patırtının sebebi başka imiş. Diyanet Vakfındaki 'Kadın Faaliyetleri Merkezi'nin müdiresi veya başkanı Ayşe Sucu, görevden alınmış... Önceki gün bir ara ekranda gördüm. Bir grup kadın toplanmış basın açıklaması yapıyordu. Önce genel görünümlerinden (İçlerinde sadece bir tanesinin başı örtülü idi.), Kanarya Sevenler Derneğine benzer bir etkinlik sandım. Oysa durum çok farklı imiş. Kadın Faaliyetleri Merkezindeki 28 üye, başkanlarının görevden alınmasını protesto için toptan istifa etmişlermiş... Başkan Yardımcısı Vildan Karabulut; "Çağdaş kadının da dindar olabileceğini göstermek istedik..." türünden laflar ediyordu. Şimdi burada bir dakika durun bakalım: Dindarlık nedir? Çağdaşlık ölçütü nedir?!. Yani saçları boyalı, tırnakları ojeli kadınlar mı çağdaş yalnızca? Buna göre diğerleri "çağ dışı" oluyor, öyle mi? Şu tasnife, şu tanımlamaya bakar mısınız? Dikkat ediniz, bu kategorizasyon, Diyanet Vakfı'nın kadın üyeleri tarafından yapılıyor. Türkiye'deki kadınların yüzde 71'inin (Yani dörtte üçe yakını) başörtülü olduğunu dikkate aldığımızda, bu yaklaşıma göre durum ne oluyor acaba? Bu ülkede en üzüntü verici şeylerden biri de, dinî bilgiden yoksun, hatta kimi zaman tamamen habersiz kişilerin din hakkında ulu orta konuşması, cahil cür'etiyle ahkam kesmesidir... Görevden alınan Ayşe Sucu, 12 yıldan beri, bahse konu merkezde görev yapıyormuş. Şimdi görevden alındı diye, bazıları ortalığı velveleye veriyor. Nedir, ne olmuş? Bu ülkede çok daha önemli kişiler görevden alınmadı mı? Fakat mesele başka. Ayşe Sucu'nun başörtüsü "Benazir Butto modeli" imiş... Yani örtmekten ziyade aksesuar görevi yapan başörtüsü! Bir de Sucu'nun ilahiyat eğitimi yokmuş. Ama buna rağmen, sağda solda başörtüsü ve genel olarak örtünmeyle ilgili kendince fetva(!) da veriyormuş. Haydaaa!.. Burada söylenmesi gereken çok şey var ama, neyse... Belli ki, Ayşe Sucu PR ilişkilerinde epeyce becerikli. Medyada bu kadar rüzgâr estirdiğine göre... Diyormuş ki; "Vicdanlarınıza sığınıyorum. Ne olur, ayağa kalkınız. Vs. vs..." Yahu ne oluyor kardeşim? Sanki Ayşe Sucu'nun görevden alınması dünyanın sonu imiş gibi. Sayın Sucu'nun önce şunu bilmesi gerekir: Bu dünyada makam ve mevkiler kimseye tapulu değildir. İkincisi, halk arasındaki tabiriyle "Mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur." Diyanet Vakfı Mütevelli heyetini bu vesile ile tefe koymak isteyenler, yahut fırsattan istifade, İslam dininin vecibeleriyle ilgili abuk sabuk konuşanlar; öncelikle yüce dinimizin hükümlerine saygı göstermeli, temel kavramları da iyi öğrenmelidir. İslamiyet, öyle herkesin kendi aklına göre bir kulp takabileceği din değildir. Hiç kimsenin arzu ve heveslerine veya kısa görüşlerine göre bu dinin hükümleri değiştirilemez. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez'i öncelikle camilerdeki sıra ve sandalyelerle ilgili açıklamadan dolayı tebrik ediyorum. Medyadaki haberlere ve Kadın Faaliyetleri Merkezinin genel durumuna baktığımızda, tartışma konusu olan görevden almanın da çok isabetli, ama hayli gecikmiş bir karar olduğu anlaşılıyor... Deprem meprem safsata!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.