“Haddini bilmez açıklama…”

A -
A +
Mescid-i Aksa bir imtihandır demiştik. Bu imtihanın çok çetin olduğunda şüphe yok. Mescid-i Aksa’ya sahip çıkma iddiasıyla sinagogların önünde nümayiş yapmakla bu işin altından kalkılamaz!
 
Yazının başlığındaki ifade, İsrail Dışişleri cenahından yapılan küstahça açıklamaya, bizim Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün verdiği karşılıktır… Gazze’deki insanlık dışı kuşatma altında inim inim inleyen Filistinlilere, insani yardım taşıyan Mavi Marmara Gemisi’ne yaptığı korsanca baskın sebebiyle, yaklaşık yedi sene boyunca bu ülke ile ilişkiler diplerde seyretti. Uzun uğraşlardan sonra bozulan ilişkileri onarma süreci devam ederken, öyle görünüyor ki yeni yeni krizler kapıyı çalıyor!.. Zira İsrail Devleti, Orta Doğu’daki kaosu da fırsat bilerek, ‘bulanık suda balık avlama’ niyetini büsbütün açığa vurmuş görünüyor. 50 yıldır işgal altında tuttuğu Kudüs’ü ilhak etmek ve Mescid-i Aksa’dan Müslümanları büsbütün tecrit etmek için, her sinsiliği icra ve ika ediyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslâm İşbirliği Teşkilatı Zirve Dönem Başkanı sıfatıyla, İslâm ülkelerine bu konuda derhâl harekete geçme çağrısında bulundu. Çağrının bu sıfatla yapılması, esasen ikili ilişkilerin yeni bir gerilime konu olmaması için gösterilen itina idi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında da aynı konuya temas ederek, İsrail’in oynadığı tehlikeli oyundan bir an evvel vazgeçmesini hatırlattı.
Evet, İsrail hariciyesinin kimyasını bozan açıklama şöyle idi: “Osmanlının elinden çıkmasıyla başlayan Kudüs’ün sıkıntılı günlerini, İsrail Devleti’nin kuruluşuna yönelik hâdiselerle birlikte kâbusa dönüştü. Müslümanların Mescid-i Aksa’ya girişini zorlaştırmak için, her yola başvuran İsrail yönetiminin; işi Harem Bölgesi’ni Müslümanlara yasaklayarak fiilî işgale kadar götürmesi, bardağın taşmaya başladığının işaretidir…” İşte bu sözler üzerine, İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğünün resmî Twitter sitesinde şu küstah açıklama yapıldı; “Erdoğan kendi ülkesinin zor sorunlarıyla ilgilense daha iyi olur… Osmanlı İmparatorluğu günleri geçti. Kudüs geçmişte de, şimdi de, gelecekte de her zaman Yahudilerin başkenti olacaktır. Geçmişteki uygulamadan çok farklı olarak Kudüs’teki yönetim güvenliğe, serbestliğe, ibadet özgürlüğüne ve tüm azınlıkların haklarına saygılıdır. Cam saraylarda oturanlar atılan taşlara karşı dikkatli olmalı…” Bu küstah açıklamanın her kelimesi yalan! Ne güvenlik var, ne serbestlik, ne de ibadet özgürlüğü. Olan tek şey İsrail’in yıllardır uyguladığı devlet terörü. İsrail Dışişleri, bu konuyu eski başbakanları Ehud Barak’a sorsunlar. Çünkü o, bizzat Süleyman Demirel’e şu itirafta bulunmuştu: “Ekselans bu bölgede barışı korumak için devasa ordular besliyoruz. Ama yine de başarılı olamıyoruz. Oysa Osmanlı döneminde bu toprakların asayişi tek şeritli bir onbaşı tarafından sağlanıyormuş. Bu nasıl oluyordu?” Demirel’in verdiği cevap gerçekten tarihî nitelikte; “O tek şeridin arkasında, koskoca bir imparatorluk vardı…”
Şimdi, İsrail utanmadan, “Osmanlı İmparatorluğu günleri artık geçti” derken ve yeni yönetimin geçmişten farklı olarak, insan hakları ve ibadet özgürlüğüne saygılı olduğu yalanını söylerken; her gün ve her saat sivil ve silahsız insanların üzerine yaylım ateş kustuğunu, dünyada kimsenin görmediğini mi sanıyor? İsrail gerçekten ateşle oynuyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hüseyin Müftüoğlu’nun verdiği cevap çok önemli. Zira onun da ifade ettiği gibi, Osmanlı döneminde sadece Kudüs’te değil, bütün imparatorluk topraklarında, farklı dinlerdeki insanların ibadet hürriyetine gösterilen hassasiyeti, en fazla Musevilerin bilmesi beklenir… Gelgelelim, bir kısım Musevilerin dahi tanımadığı ve kabul etmediği İsrail, Siyonist politikalarla Kudüs’ü ilhak peşinde. Kudüs’ün kalbi olan Mescid-i Aksa’yı da bu yüzden muhasara altında tutuyor. İsrail bu yükün altından kalkamaz. “Erdoğan kendi ülkesindeki zorluklarla uğraşsın…” gibi küstahça açıklama yapacağına, kendi vatandaşlarından kadın ve erkek; herkesin altmış yaşına kadar askerlikle mükellef tutulduğunu ve her sene aralıksız seferberlik tatbikatları yaptığını unutmasın. İsrail, arkasındaki küresel güçlerin bütün desteğine rağmen, güvenliğinden ve geleceğinden bir türlü emin olamıyor. Asıl bu hususu düşünsün İsrail hariciyesi!..
Müslümanlara gelince, ‘Mescid-i Aksa bir imtihandır’ dediğimizde, dikkat çekmek istediğimiz husus, topyekûn İslâm dünyasının hâlidir aslında. Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak iddiasıyla, ülkemizdeki sinagogların önünde nümayiş yapmak, slogan atmakla bu problem çözülemez. Bizden beklenen hareket, İslâmî şuur ve vakara uygun biçimde; sonuç getirecek politikalarla birlikte, Müslümanların tepkisinin meşru zeminlerde ve elbet rasyonel biçimde ortaya konulmasıdır. Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’nin elli yıldır süren işgaline karşı, bu şekilde reaksiyon gösterilemediği için bugünkü çileler yaşanıyor. Bu kritik noktayı gözden kaçırmayalım. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.