Doğu Guta ve insanlığın iki yüzü…

A -
A +
2013 yılından beri Şam’ın banliyösü Doğu Guta ve Duma’da, tam olarak nelerin olup bittiği bilinmiyor. Ara ara kimyasal saldırılarda can veren çocukların cansız bedenleri gündeme düşüyor. O kadar!..
 
Suriye iç savaşında, insanlık tam manasıyla dibe vurdu!.. Tam yedi senedir devam eden bu korkunç savaşta, Baas Rejimi ve yandaşları en az bin üç yüz kere, kimyasal silah kullandı. Bu saldırılarda, kaç bin veya kaç yüz bin kişinin hayatını kaybettiği dahi tam olarak bilinmiyor. Suriye iç savaşında ölü sayısı çoktan bir milyonu geçti. Bakmayın siz ‘resmî’ diye tanımlanan kimi açıklamalara. Asla gerçeği yansıtmıyor o rakamlar. En az yedi milyon kişi can havliyle ülke dışına kaçıp, sığınmacı durumuna düştü. Suriye sınırları içinde de, 12 milyondan fazla insan kendi yerinden yurdundan kopuk vaziyette, iç mülteci olarak hayatta kalmaya çalışıyor… Kayıplar, korkunç işkenceler, ırza tecavüzler, insan ve organ ticareti, talanlar ve her türlü maddi tahribatın haddi hesabı zaten tutulamıyor. Velhasıl Suriye diye bir muktedir devletten bahsetmek mümkün değil. Fakat bütün bunlara rağmen, hâlâ Suriye’nin meşru yönetimi olarak muhatap alınan Baas rejimi, destekçilerinin lojistik yardımlarıyla en vahşi katliamları sürdürebiliyor!.. Doğu Guta ve Duma’ya yapılan son kimyasal saldırılar bunun en çarpıcı örneği. Dünya bu katliamlar karşısında sağır ve dilsiz. Kimi devletler de, bu katliamdan siyasi rant devşirmek için yeni hinlikler peşinde. İsrail gibi, Fransa gibi, Amerika gibi, gibi, gibi!.. 2013 yılından beri Doğu Guta ve Duma’da Ceyş-ul İslam, El-Nusra gibi El-Kaide uzantısı örgütlerin, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri etkisinde, ne yapmaya çalıştıkları veya ne yapmadıkları belli değil. Lakin güya Şam rejimini ciddi biçimde kuşatmış olan bu örgütlerin, yüz binlerce insanı beş yıl boyunca kuşatma altında ve kimyasal silahlarla katliama maruz kalacak şekilde, rehin aldığı bir acı gerçek.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, dünya bu vahşet karşısında dilsiz şeytan gibi suskun! Her kimyasal saldırıda yüzlerce kadın ve çocuk ölüyor. Ama Birleşmiş Milletler, NATO, Koalisyon ve daha başka isimlerle güya askerî mevcudiyeti söz konusu olan çevreler kafasını kuma gömmüş vaziyette. Suriye halkı, yıllardan beri türlü türlü işgal güçleri tarafından katliam ve baskılarla inim inim inletilirken, sesini çıkarmayan ülkeler, Türkiye’nin terör örgütlerine karşı verdiği mücadeleyi, bir şekilde engellemeye çalışıyor… En az yedi senedir milis ve nizami askerî birlikleriyle Suriye’de kan döken İran… Onun yetersiz kalması üzerine devreye giren ve rejim muhalifleri üzerine bir kâbus gibi çöken Rusya… Türkiye’nin Suriye topraklarından çekilmesini istiyor iyi mi!.. Ya Fransa? Yüzyıllık mandacılık politikasını yeniden formatlamaya, bunu da ABD’nin koltuğu altından hayata geçirmeye çalışan Fransa… O da Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekâtını işgal eylemi olarak niteleyecek kadar küstahlaşıyor. Suriye rejiminden bu bapta bahsetmek bile abes! Velâkin Suud halkının boğazından keserek, Amerikan bütçesine yüz milyarlarca dolar aktaran kraldan fazla kralcı Bin Selman’a ne demeli? Bin Selman’ın akıl hocası ve Türkiye’ye karşı İngiliz-İsrail destekli özel husumet güden BAE Veliaht Prensi Bin Zayed’e ne söylemeli? Bu ikili, İngiltere’ye karşı gösterilen asırlık sadakat ve teslimiyete, epeydir ABD ve İsrail’i de ilave etmiş vaziyette. Üç hafta boyunca Amerika’da her vesileyle Suudi Arabistan halkının parasını peşkeş çeken Bin Selman, Washington-Londra ve Tel Aviv’in arzusu istikametinde, Hollywood’u biraz daha yemlemek için sinema ve opera alanında hamle üstüne hamle yapıyor!.. 
Evet, böylelerine ne diyeceksiniz? Filistin halkı her gün İsrail’in misket bombaları altında can verirken, Bin Selman terör devletine destek açıklayarak Washington’un gözüne girmeye çalışıyor… Halklarının desteğine hiçbir zaman mazhar olamayan uşak ruhlu yönetimler, küresel güçlerin himayelerine sığınmaktan başka çözüm bulamıyorlar. O küresel güçlerin en iyi bildikleri şey, zaten mandacılık! Kullanışlı yönetimleri tepe tepe kullanıyorlar. Doğu Guta’da, Gazze’de, Yemen’de, Libya’da günde kaç kişi ölüyor, kimin umurunda… Önemli olan petrol paralarının hangi ülkelerin kasasına akacağı değil mi? Bütün bu çarpıklıklara karşı Türkiye insani ve vicdani bir mücadele veriyor. Ayrıca ulusal güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı da, en haklı savaşı icra ediyor, edecektir… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle, teröristlere karşı mücadelemizden rahatsız olanların cehenneme kadar yolu var. Doğu Guta ve Duma’daki, Gazze’deki sivil katliamın hesabı elbette bir gün sorulacaktır. Bu insanlık suçunu fütursuzca işlemeye devam eden Baas Rejimi de, Siyonist Yönetim de, er geç yaptıklarının karşılığını görecektir. Ve bugün için kendilerini dokunulmaz konumda görüp, "Ali kıran baş kesen" politikalarla zayıf halkların ensesinde boza pişiren emperyalist güçler de, eninde sonunda yaptıkları zulümlerin bedelini ödeyecektir. Hem de hiç tahmin etmedikleri boyutlarda...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.