Bir destan ki!..

A -
A +

Eurochallenge'de şampiyon!.. Türkiye Kupası'nda şampiyon!.. Beko Basketbol Ligi'nde şampiyon!.. Hem de "ancak" 37 yıl sonra, Beşiktaş müzesine taşınan bir şampiyonluk kupası bu!.. Son söyleyeceğimi, en başta söyleyeyim; "büyük mâli problemler içinde" nefes alamaz hâle gelmiş Beşiktaş'ta "spor" devrimidir bu; bütün bir sezonu "ağlaşarak geçiren" Aykut Kocaman'ın ve talebelerinin kulaklarını çınlatacak bir zafer slalomudur!.. "Yönetici kendi işini yapar, bizler kendi işimizi yaparız" ilkesinden yola çıkarak, "kulübün başkan vekilinin, futbol takımının sportif / teknik direktörünün şike soruşturmasında tutuklanmasına rağmen", bu ilkeyi bütün bir sezon unutmayarak, başarıdan başarıya koşan bir takımın, hocasıyla, oyuncularıyla yazdığı bir destan!.. O hocanın, o çocukların şampiyonluk sevincini, TV başında ben de yaşadım; Beşiktaşlı olmamama rağmen!.. Maçı evimde TV karşısında seyrederken "hop oturup, hop kaktım"; zira "o dakikalarda bir spor yazarı - gazeteci değildim"; sadece ve sadece "bir spor insanı", basketbola aşık bir "sporsever" idim; o kadar!.. Analarının ak sütü gibi helâldi, bu şampiyonluk onlara; kutlarım!.. Ve de elbette "bu zafer destanı", morali bozuk Beşiktaş camiasına ve de "yeni" Beşiktaş yönetimine bir şeyi hatırlatmıştı; Beşiktaş, her hâl-ü kârda, her mekânda ve her zamanda "küllerinden yeniden ve büyük olarak doğacak kadar" dev bir kulüptü!.. Kulübün içinde bulunduğu durumun dışında, "sakatlıklar sebebiyle", bir de "zaten derinliği olmayan" takım kadrosunun yaşadığı problemleri "hiçe sayarak üç büyük kupaya uzanan" bir Hoca'nın ve onun talebelerinin "nasıl büyük bir olaya damgalarını vurduklarını yazabilmek", 56 yıllık bir spor yazarı olan benim gibi bir gazeteciyi bile zorluyor; duygularımı ifade edecek cümleleri bulmakta ve kurmakta güçlük çekiyor, meramımı anlatmakta "zayıf" kalıyorum!.. Onun için diyorum ki; "Bu destan yazılmaz, yaşanır!.." Beşiktaşlılar, bu destanı yaşadılar ve bize de yaşattılar; binlerce defa teşekkür!.. Kolay mı, "derinliği olmayan bir kadro var" ve "sakatlıklar sebebiyle" çoğu maçta "7'ye düşen böylesine önemli maçları oynayabilecek oyuncu sayısı " ile 3 kulvarda verilen müthiş bir mücadele var ortada; ligde, kupada Fenerbahçe, Galatasaray, Efes ve Banvit dahil yenmedik, elemedik takım bırakmamak nasıl bir başarıdır, ey benim basketbol ûlemam, sizler yazın, yazın da anlayalım!.. Ve ey Galatasaraylılar, Oktay Mahmuti ile Ergin Ataman'ı mukayese eden yazımdan sonra kaçınız bana "çok ağır mailler atmıştı"; bilmem ki, "hatırlayanların" kulakları çınlıyor mu?.. Biri "varlık içinde yokluk çeken", öteki "yokluk içinden zafer çıkaran" iki hoca var karşımızda ve ne yazık ki, Galatasaray Başkanı Ünal Aysal ve yönetimi, Basketbol Takımını "yine" Oktay Mahmuti'ye mecbur ediyor; hayırlı olsun!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.