Vahşetin Çağrısı!..

A -
A +

En sevdiğim yazarlardandır, Jack London!.. Pazar gecesi Galatasaray-Beşiktaş Tekerlekli Sandalye maçındaki "vahim ve çirkin olayları" internet sitelerindeki ve TV'lerdeki birkaç satırlık haberlerden öğrenince, aklıma bu büyük yazarın "Vahşetin Çağrısı" adlı eseri geldi!.. California'da başlayıp, Alaska'nın dondurucu ormanlarında sona eren "uzun hikayesinde" Jack London, eserin kahramanı "Buck" adlı "ehli" bir köpeğin "vahşetin sesine uyarak" nasıl "o ormanlarda bir kurt sürüsünün reisi hâline geldiğini" ve de "Buck'la aralarında tam bir sadakat ve sevgi bağı bulunan" altın arayıcısı sahibini ve arkadaşlarını öldürecek kadar "vahşetin esiri olanları" örnekleyerek, "para ve altın uğruna" insanların neler yaptıklarını, neler yapabileceklerini anlatır!.. Tribünlerde ve soyunma odaları koridorlarında birbirlerini kovalayıp yaralayacak, sahaya inip tekerlekli sandalyelerinde maça ısınan sporcuları darp ve sandalyelerini bile tahrip edecek kadar "gözleri dönen" insanlar, acaba "Buck gibi" ve de "Buck'ın sahibini ve arkadaşlarını öldürenler" gibi "hangi vahşetin" sesine kulak vermişlerdir?.. Bakınız, geçen hafta gene "Çarşamba" günü yazdığım "O Kanun" başlıklı yazımda, sporumuza, sahalarımıza, salonlarımıza "şiddetin giderek hâkim olduğunu" anlatıp, "özel olarak çıkarılan" Spor Suçları ile ilgili yasanın "tam olarak uygulanması gerektiğine", aksi hâlde şiddet olaylarının "daha vahim bir hâl alacağına" bilmem ki, belki de yüzüncü defa işaret etmiştim!.. Şiddet ülkemizde "spor suçlarının en yaygını" ve en önemlisi idi, ama "çıkarılan özel kanuna rağmen", kimse, evet "kimse" bu kanunu "tam olarak uygulamayı" aklına bile getirmiyor, "bu kanunda kendisine verilen yetkileri kullanmıyor", dahası "kanunda açık cezai hükümler olmasına rağmen", üzerine düşen sorumluluğu da yerine getiremiyordu!.. "Yapmaları gerekenlerin" tam aksine "şiddeti tahrik ve teşvik edecek her şeyi yapmakta yarışan" kulüp yöneticileri, hocaları ve hatta sporcularından başlayarak, hakemlere, adli / idari / güvenlik sorumlularından, "bunları görevlerini yapmaya mecbur edecek" üst düzey yöneticilere kadar hemen herkes, "ateşin üstündeki kestanelerin başkası tarafından alınmasını" bekliyordu!.. Sonuç ortada; bir "engelliler" maçında bile vahşet!.. "Bir avuç seyirci" karşısında bile "maçın oynanabilmesini" sağlayamayan emniyet!.. Bugüne kadar olduğu gibi, bu olayda da "seyirci kalmaya devam edecek olan" adalet!.. Ve de "özel çıkarılan şiddeti önleme kanununa rağmen" bugüne kadar olduğu gibi, bugün de "gelecek daha büyük olaylara 'yeşil ışık' yakacak olan" bir "yönetim(!)" zihniyeti; "vaziyeti idare et!.." İşte tablo; vahşet / emniyet / adalet / idare et!.. Dahası, "vahşetin çağrısına uyanların" sporumuzu ne hâle getirdiği ortada iken, "pazar günkü" vahşete, bıraktım "Caner / Fırat Aydınus olayını", mesela Gençlerbirliği-Trabzonspor maçında "Petroviç'e gösterilen kırmızı kart kadar" bile "önem vermeyen" spor basınımıza acaba ne demeli?.. Ey benim ünlüsü / ünsüzü, şanlısı / şanlısızı değerli meslektaşlarım, "böyle" olaylarda bile "manşetleri, ekranları, yorumları, programları konuşturmazsak", söyler misiniz bana, "vahşetin çağrısını" nasıl dindirecek ve de adaletin, idarenin, güvenliğin "sorumsuz" sorumlularını "gaflet" uykularından nasıl uyandırıp, sporumuzu esir alan şiddeti nasıl önleyeceğiz?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.