Galatasaray’ın kaptanı yok!..

A -
A +

Pardon sevgili okurlarım; “kaptanı ismen var da, cismen yok”; bugünkü kaptanı, “arkadaşları hakemin bir kararına itiraz ederken kalesinden olay yerine koşup, hakeme müdahale etmeyi ve zaman zaman kart da görmeyi” ne yazık ki, “kaptanlık” sanıyor; gerisi… Yok!..
Galatasaray “büyük kaptanlar” takımıdır, “Galatasaray kaptanı, çok zaman millî takımın da kaptanıdır”; dahası da var; Galatasaray’da “Hagi gibi, Drogba gibi, Sneijder gibi büyük yabancı yıldızlar” da, saha içinde “fiilî kaptan” gibi oynarlar ve görev yaparlardı, “daha eskilere de gidersek” say say bitmez!..
Selçuk “kaptanlığa iyi başlamıştı”, ama sonunu getiremedi; “futbolundaki düşüş, takım içi gruplaşmalarda aldığı roller” son üç dört yılda, onu “büyük kaptan” olmaktan uzaklaştırdı. “Yerli / yabancı” teknik adamlar “onu futbolcu olarak da, kaptan olarak da kazanmak için” çok gayret sarf ettiler; ama olmadı. “Arda’yı örnek aldı” ve “o biterken, kendi de bitti”; millî takım’da da!..
Selçukların, Ardaların yapamadığını, Muslera’nın “hiç yapamayacağı” ortada idi; nitekim yapamıyor ve “mecburi olarak saha içi kaptanlığını da üstlenen” Fatih Hoca, “bu sebeple ve de Hasan Şaş takviyesi ile” ceza üstüne ceza alıyor!..
Fatih Hoca, rahmetli Turgay Şeren’in “19 yaşını yeni bitirmişken”, Galatasaray takımı kaptanlığına hem de kadroda “her biri kaptanlık yapacak, kendisinin yokluğunda yapmış ünlü, tecrübeli birçok oyuncu varken” tam da Fenerbahçe maçına çıkılırken, “o günün kaptanı” rahmetli Gündüz Kılıç tarafından, “nasıl getirildiğini” hatırlamalı ve “tez eden” takımına “gerçek bir kaptan” bulmalı ve “yeni sezona” onunla başlamalıdır!..

Düşünen kim?..
Bir taraftan “nerede ise cami kapısında mendil açacak duruma düşecek olan” kulüplerimizin sayısı artıyor, öte yandan da “kulüplerin tribünlerdeki seyircilerinin küfür koroları yüzünden” yedikleri “para ve tribün bloklarının kapatılması (elektronik bilet kapsamındaki kartlarının bloke edilmesi) cezaları” neredeyse “aritmetik dizi” hâlinde artıyor; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?..
Sadece “geçen haftaki maçlarda verilen ‘para ve tribün kapatma’ cezalarının toplamına bakmak” bile, kulüplerin “ne büyük kayıplara uğradığını” gösteriyor!.. Mesela, “en büyük cezayı alan” Fenerbahçe, “Fener Ol” kampanyasında topladığı paranın “kaçta kaçını” kaybetti ve de “gelecek maçta bloke edilen kartlar” dolayısı ile daha da “kaybedecek”, hesap eden Fenerbahçeli taraftar var mı?..
Ve de soruyorum; bu cezaların sezon sonu toplamı, acaba “bir genç futbolcunun transfer parası” olmaz mıydı?..

Saklamayın, açıklayın!..
Futbol Federasyonu, artık kaçamaz; öyle “VAR konuşmaları yayınlanamaz” iddiasını “uluslararası kuruluşlara kadar uzatarak”, sanki “gerçekten ‘yasakmış’ algısını oluşturmak”; Türkiye’de “futbol sahaları işlemlerinin kulüplerden bile saklanarak yürütülmek istenmesi” anlamına geliyor; utanılmalıdır!..
Ne deniyor Uluslararası Futbol Birliği Kurulu (IFAB)’nun Galatasaray’a gönderdiği belgede; “herkesin anlayacağı ve anlatacağı” bir özet olarak yazıyorum; “VAR konuşmalarını açıklanıp açıklanmama yetkisi Türk Futbol Federasyonunundur, başka kimse karışamaz!..”
Öyleyse; “açıklanmayan o konuşmalara rağmen”, saha içinde düdük çalan hakem, “bir takımı kayırıyorsa, VAR’a bile gitmeden verdiği yanlış kararda ısrar ediyorsa”; o ligde “şampiyonluk da, Avrupa Kuplarına katılma hakkı da, küme düşme sıralaması da”, acaba “adaletli ve temiz olarak mı” dağıtılmış olacaktır?.. “Dudak okunarak ceza veren” bir sistemde, “maçların sonucuna doğrudan tesir eden kararlar tekrar gözden geçirilsin” diye icat edilen VAR’ı “sır küpüne döndürmek” ne demektir?..
Kimi korumak istiyorsunuz ey Federasyon yetkilileri, “sahalardaki adaleti feda ve mahkûm ederek”; söyleyin bizlere?
Hakkı yenen futbolcunun, teknik adamın, yöneticinin “hakemlere hakarete ve saldırmaya” elbette hakları yoktur; ama “o hakemin ‘ikaza rağmen’ VAR’a bile gerek duymadan, yanlış kararında inat ve ısrar edip, maç sonucunu doğrudan tayin etmeye” hakkı var mıdır? “Bunu yapmışsa”, konuşmalar “neden” kamuoyundan saklanmak istenmektedir?.. Hakem korumak “böyle olmaz”; siz maç öncesi “maçı yönetecek hakem için” olmadık açıklamalar yapan ve “psikolojik baskı kuranları” duymazlıktan geleceksiniz, sonra da “bu baskı yüzünden dağıtan” hakemin, “VAR hakemi ile yaptığı konuşmaları saklayacaksınız”; hiç mi vicdanlarınız sızlamıyor, bu “saklama kararını” alırken?..

Şaka!..
Soru: Ajax örneği Türkiye’de tutar mı?..
Cevap: Yıllar yılı Altınordu örneği, Altınordu A Takımı’nda bile tutmazken, Ajax örneği Galatasaray’da, Fenerbahçe’de, Beşiktaş’ta nasıl tutsun? Kulüp üyeleri, taraftarlar, camia “Hollandalılar kadar sabrı” nasıl gösterecek?..
Denemeye kalkan bir teknik adam, “üçüncü, hatta ikinci sezonunda” takımının başında kalabilir mi?..
İşte Galatasaray; “bütün U’lu takımları var ve çoğu liglerinde lider”; Ama Galatasaray camiası “Süper Lig’de her sene şampiyonluk bekler!..” Ajax’lılar, “kaç yıl bekledi”, bugünlere “yeniden” gelmeyi; Galatasaraylılar bekler mi, onca yıl?..

Turluyoruz ama…
“Sprint ağırlıklı” bir turun, Türk seyirciye “heyecan vermeyeceği” biline biline, Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu’nu “tek dağ etabı ile geçiştirmek” ve “o dağ etabını kazanacak olanın da turu kazanacağını bilmek” bilmem ki, ne anlama geliyor?.. “Bilmek fiilini ne kadar çok kullandım bir cümlede” değil mi; ama “bildikleri hâlde, bu gerçekleri bilmez görünenlere” meramımı başka türlü anlatmam mümkün değildi, devam edelim:
Bisiklet sporuna, Avrupa’daki turların hemen her etabını ve klasik yarışmaları seyretmek için TV başında her gün dört beş saat geçirecek kadar düşkün Öcal Uluç bile “uyuklamamak için” parmaklarımla göz kapaklarımı açıyorsam, bilmem ki “bisiklete merak salmak isteyen” gençler ne yaparlar?.. “İş olsun, torba dolsun” misali “tur yapılmaz”, yapılırsa, “ahı gitmiş, vahı kalmış” iki yıldız ve “yıldıza yakın” iki üç bisikletçi ile işte bu kadar olur; yazık!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.