Bir de bu sesi dinleyin!..

A -
A +

Bugünün Galatasaray’ına Cengiz’e muhalefet penceresinden bakarken biraz da gerçekleri hatırlamak gerekmiyor mu?..

Galatasaray Divan Kurulu üyesi çok sevdiğim bir arkadaşımla, Çeşme’deyiz. Çarşıda dolaşıyoruz. Bir yandan da “Galatasaray üzerine” sohbet ediyoruz. Birden gözümüze bir “GS Store vitrini” çarpıyor; giriyoruz!..
Bizi “güler yüzlü, gözlüklü, yakışıklı” bir kişi karşılıyor. Biraz sonra anlıyoruz ki, mağazanın sahibi…
Ben, gülerek “Arkadaşını tanıtıyorum”, ona; “Bakın size bir Galatasaray Divan Kurulu üyesi getirdim. Kendisi Başkan Mustafa Cengiz’in muhalifidir, ayrıca Fatih Hoca’yı da pek sevmez!..”
O da gülerek ama biraz heyecanla cevap veriyor; “Mustafa Cengiz olmasaydı, Anadolu’da Galatasaray mağazaları kalmazdı, hepimiz iflas etmek üzereydik.”
“Nasıl yani?” diye soruyorum; “Düzeni değiştirdi. Kaliteyi arttırdı, şampiyonluklar geldi, kupalar geldi. Bir Falcao getirdi; Galatasaraylılar mağazalarımızda kuyruğa girdi. Gelen sadece Falcao tişörtü, forması almakla kalmıyor ki, çocuklarına, eşine, arkadaşlarına da bir şeyler alıyor. Arada uğruyor, ‘Yeni bir şeyler var mı’ diye bakıyor; yüzümüz gülüyor.”
“Gökhan Çelik” idi adı, aynı zamanda “Yarımada gazetesinin yazı işleri müdürü” ve yazarıydı…
Gazetenin son sayısında “Bir rozet ve bir kaftanın ışığında Turan düşü” başlıklı yazısı var. O yazı, Barış Pınarı Harekâtı’nda şehit olan askerlerimize hediye ettiği, Rahmetli “büyük Türk milliyetçisi” Nihal Atsız’ın “Bütün Türk Gençliğine” başlıklı şiirinden bir dörtlüğüyle bitiyor:
Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar! / Döşeğin kara toprak, yorganındır, belki kar… / Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar? / Ruhlarımız buluşur elbet “Tanrı Dağı”nda!..
Çıkıyoruz mağazadan; “Buyur” diyorum; “Anadolu’daki Galatasaray bekçilerinden birini dinledin, ne diyorsun?..”
Gülüyor, “ne diyecek”; dinledi Gökhan Çelik kardeşimizi… “Bugünün Galatasaray’ına ‘Cengiz’e muhalefet’ penceresinden bakarken”, biraz da “gerçekleri hatırlamak” gerekmiyor mu?..
Ben de eleştiriyorum, zaman zaman hem Mustafa Başkan’ı, hem de Fatih Hoca’yı. Ama “bir; Lisecilerin çeşmesine su taşımadan, iki; eleştiri sınırını geçmeden, ‘İlla da gitsinler’ demeden. Gördüğüm ‘hatalarının, yanlışlarının altını çizerek’ ve de ‘başardıklarını, yaptıklarını, kimlerin batak hâle getirdiğini bildiğimiz kulübü, takımı kurtardıklarını’ unutmadan!..”
Şöyle bir bakıyorum, etrafa; “dört gözle ‘aç kurtlar’ gibi seçimli genel kurulu bekleyenler” arasında “Mustafa Cengiz’le tartışabilecek bir başkan adayı” göremiyorum; “macera aramaya kulübü riske atmaya” ne gerek var?..
“Fatih Hoca konusunda ise benim için “O, ‘Ben varım’ dediği sürece, başka kimse yoktur, o takımın başına geçecek”; bunlar çok denendi, “Terim’i gönderen” başkanlar geldi geçti, kendileri gitti; hoca, hâlâ görev başında!..
Dedim ya, Galatasaraylılar, tekrarlıyorum; “Hatice’ye bakmayın, neticeyi bekleyin”; sezon sonudur, hedef!..

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.