Mıh gibi…

A -
A +

"Tamam, Beşiktaş’ı yakalayamadım diye dövün ama bu zeminde bu takımla baş etmek de çok kolay değil…"

 

Maç öncesi önümdeki laptoptan okuyorum: Mustafa Reşit Akçay, “Kâğıt üzerinde Galatasaray favori. Ama bizim biriktirdiklerimiz var” demiş.
Tehdit mıh gibi…
Ankara’da yere düşen kalkamıyor.
Zemin mıh gibi…
Maç, isminde vadettiği zenginliği fazlasıyla veriyor; karşılıklı gidip gelen top, hızlı hücumlar, net pozisyonlar, gollük şutlar…
Özellikle Kamerunlu Pierre Webo öyle kafalar vuruyor ki…
Her şutu mıh gibi…
Dört kaçırıyor, iki atıyor, bu da puan için yetiyor.

 

Galatasaray zor zeminde, çok hareketli bir takım karşısında fena oynamadı.
Onlar adına “vah tüh” edilecek tek şey, Beşiktaş’ı yakalama fırsatını kaçırmış olmaları.
Yoksa Osmanlı Stadı’nda üstelik bu havada yenilmemek çok da üzülecek bir şey değil.

 

Kaç kere yazdım hatırlamıyorum.
Serdar Aziz’in dört temel özelliği var:
¥ Penaltı yaptırır.
¥ Kırmızı kart görür.
¥ Rakibi sakatlar.
¥ Kendini sakatlar.
Dün de şaşırtmadı.

 

-Dün Delarge gibi bir silahı neden 82 dakika kulübede tuttu bilmiyorum ama- futbolumuzun Reşit Akçay’a teşekkür borcu var. Daha önce bir alt küme takımıyla İstanbul’da Galatasaray ve Fenerbahçe’yi yenmiş bir teknik adam o…
Karadenizli bir müteahhit iştahıyla, Numan Çürüksu, Mehmet Güven, Musa Çağıran, hatta dün yedekte bekleyen Erdal Kılıçaslan gibi Türk oyuncuların üstüne bir kat daha inşa etti. 

 

Ah Hüseyin Göçek Hocam…
Oyunla ilgili kararlarına bir şey diyemem; Sabri Musa’yı düşürdü mü, penaltı mı, tartışılır.
Ama disiplin uygulamalarında keşke biraz daha cesur olsan… Selçuk’un seni iki kez itip kakmasına seyirci kalmasan mesela…

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.