"Bu nasıl ağır bir koku böyle?"

A -
A +
“Yemeği bu tuhaf kokudan rahatsız olarak yedikten sonra ekin biçmeye başlamıştık…”     Köyümüzde yıllar önce yaşanan bir olayı anlatmaya bugün de devam ediyorum... Günler birer birer geçiyor, güneş köyümüze sabah doğup akşam batıyor fakat Osman Amca'nın ne ölüsü ne dirisi ortaya çıkıyordu? Artık ailesi de hiç olmazsa ölüsünü bulmak istiyordu… Öyle ya, hiç olmazsa kabrine gidip de başında bir dua okurlardı... Haziran ayı bitti, hasat mevsimi gelip çattı... Herkesin işi var gücü var köyde... Tarlalarda ekinler diz boyu olmuş… O yıllarda biçerdöveri olanlar biçerdöverle, olmayanlar eski usul tırpanla ekinlerini biçmeye başladılar... Bizim biçerdöverimiz olmadığı için tarlalarımızı tırpanla biçiyorduk. Çok yorucu ve uzun süren bir işçilikti elbette… Şükür ki tarlada sıcağın altında soğuk ayran imdadımıza yetişiyordu… Bir tarlayı üç veya dört günde ancak biçiyorduk… Nihayet bizim köyün bir başka komşu köye giden kestirme olan patika yolun kenarındaki bir buçuk dönümlük tarlamıza gelmişti sıra... Sabah erkenden tarlaya varıp biçmeye başlıyorduk. Öğleye doğru da annem tarlaya yemek getiriyordu… Hem dinleniyor hem kahvaltı yemek ikisi bir arada yapmış oluyorduk… Biz erkenden ekin biçmeye başladık… Öğleye yakın da yemeğimiz geldi… Ama burnumuza yemek kokusu bir tuhaf geliyordu… Annem de “ne kokuyor burada böyle?” demişti. Bilmiyorduk. Yemeği bu tuhaf kokudan rahatsız olarak yedik biraz da dinlendikten sonra tekrar ekin biçmeye başlamıştık… Sıcak iyice artmış güneş tepeye yaklaşmıştı… Birinci sıranın yarısına vardığımızda artık kokudan duramaz hâle gelmiştik. Burnumuza öyle bir ağır koku geliyor ki dayanmak mümkün değil… “Ceset kokusu” gibi dedi babam… Artık tırpanı bırakıp sağa sola bu kokunun kaynağı nedir diye bakınmaya başlamıştık… Bir de baktık ki patika yolun kenarında yerde ekinlerin arasında bir ceset var! O an yaşadığımız panik söz ile tarif edilemez. Ceset artık çürümeye başlamıştı… Ama uzaktan da olsa kılık kıyafetinden hemen tahmin etmiştik. Bu iki ay kadar önce kaybolan Osman Amca'nın cesedi değil miydi? Ta kendisiydi… Zavallı, kalbi sıkışınca tarlanın içine düşüp kalıyor. Kalış o kalış… Kestirmeden gitmek istemiş ama çok kullanılmayan yol olduğu için de kimse uğramıyor... Köye haber ulaştırdık hemen. Feryat figan koptu… Yapacak bir şey yoktu… Jandarma geldi alıp götürdüler, işte tutanak tutulup gerekli prosedür yapıldıktan sonra gözyaşları içinde köyde defnedildi…         Mehmet Aloğlu
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.