Batan sadece Moskva kruvazörü mü?

A -
A +

Rusya’nın Ukrayna’da gerçekleştirdiği askerî harekât, Rus askerî yeteneklerinin limitlerine dair çok önemli ipuçları sunmaya devam ediyor. Rus askerî kapasitesini dikkatle takip eden tüm dünya, Karadeniz’deki Rus filosunun amiral gemisi Moskva kruvazörünün batmasına dair notlar almaya devam ediyor.

1980’li yılların hemen başında Sovyet envanterine dâhil olan kruvazör, saatte 59 kilometre hıza çıkabilen 186 metrelik uzunlukta ve önemli miktarda gemisavar ve seyir füzelerinin yanında, hava savunmasını sağlayan sistemler ile de donatılmıştı.

Bu ölçekte batan ya da batırılan son gemi örneği 1982 yılında cereyan eden Falkland Savaşı'nda Birleşik Krallık Donanmasına ait HMS Conqueror nükleer denizaltısının etkisiz hâle getirdiği Arjantin'e ait General Belgrano kruvazörü idi.

Ukrayna ordusu Moskva’nın Neptün gemisavar füze sistemleriyle batırıldığını iddia ederken, Rusya Savunma Bakanlığı, yaptığı açıklamasında gemide çıkan yangının güvertedeki mühimmatları patlattığını, mürettebatın gemiyi terk etmek zorunda kaldığını ve kruvazörün fırtınalı deniz koşulları nedeniyle kıyıya çekilirken battığını öne sürdü.

 

Geminin batmasına dair öne sürülen her iki iddia da Ruslar açısından sıkıntılı

 

Neden?

Şayet gemi Ukrayna ordusunun iddia ettiği gibi bir gemisavar füzesi ile etkisiz hâle getirildiyse, Rus donanmasının düşmanın gemisavar füzelerine karşı yeterli tedbiri alamadığı anlamına gelir.

İşgal başlamadan önce, Ukrayna ordusunun Neptün gemisavar füzelerine sahip olup olmadığına dair epey bir bilgi kirliliği mevcut idi. Anlaşılan o ki işgal süreci söz konusu gemisavar füzesinin envantere alınmasını erkene çekmiş olabilir.

Rus istihbaratının, Ukrayna ordusu envanterinde etkin bir gemisavar füze sisteminin bulunmadığına dair olası bir raporu, Rus donanmasını bu konuda rahat davranmaya itmiş de olabilir.

Muharebe sahasının istihbaratında yapılabilecek muhtemel bir yanlış değerlendirme, Rus ordusu için de dünyadaki tüm ordular için de kapanması mümkün olmayan tahribatlara kapı aralayabilir.

Daha işgalin başladığı ilk hafta, Rusya’nın nasıl güçlü olduğu yazılıp çizilirken, yine bu köşede kaleme aldığımız ‘Kurtlukta kanun, düşeni yemektir’ isimli yazımızda(*) ‘Tarih, karşısındaki rakibinin hiçbir alternatifi bulunmadığını sanan liderlerin hayal kırıklıkları ile doludur.’ diye yazmış ve âdeta not düşmüştük.

Bu durumda Türkiye’nin başarıyla geliştirdiği yerli ve millî Atmaca gemisavar füzesinin denizdeki müdafaamızda nasıl önemli bir boşluğu doldurduğu ortadadır.

Konumuza dönersek, eğer Rus Savunma Bakanlığının açıklaması doğru ise ve Moskva kruvazörü, gemide çıkan bir yangın ve güvertedeki mühimmatların infilak etmesi neticesinde battıysa, bu Rus ordusunun eğitim süreçlerinin eksikliği anlamına da gelir.

Deniz Kuvvetlerinin tüm dünyada aldığı en önemli eğitimlerinden biri de ‘denizde yangın ve yara savunma eğitimi’ üzerinedir. Anlaşılan o ki şayet Moskva kruvazörü Rus yetkililerin ifadesinde olduğu gibi çıkan bir yangın sonucu battıysa, Rus donanmasının denizde yangın ve yara savunma eğitimi konusunda da zaafları mevcuttur.

Savaşın başladığı günden bu yana komuta kontrol süreçlerinde son derece büyük zaaflar yaşayan Rus ordusu, denizde de aynı zaafı yaşıyor demektir. Putin her ne kadar son 10 yıldan bu yana Rus donanmasının modernize edilmesine dair büyük laflar etmekteyse de sahada yaşananlar koltuğunda oturmaya devam ederse önünde önemli bir ödev listesinin olduğunu göstermektedir.

Bu değerlendirmeyi elbette sadece Moskva kruvazörünün batırılması üzerine yapmıyorum.

Rusya’nın bu kruvazörün oluşturduğu ateş gücünü kara ve hava unsurları ile de sağlaması mümkündür. Lakin, askerî harekâtın başladığı günden bu yana Rus silahlı kuvvetlerinin önemli oranda komuta/kontrol ve lojistik zaafı yaşadığı gözlerden kaçmıyor. Rus birliklerinin sinyal muhaberesinde dinleme yapan düşman unsurlarına son derece önemli açıklar verdiği ve bu alanda kullanılan elektronik sistemlerinin Sovyet zamanından bu yana güncellenmediğini görüyoruz.

Bugün Ukrayna ordusunun ortaya koyduğu direnişin en önemli sebeplerinden birisi de kendisine sunulan istihbarat desteği ve Rusya’nın bu alanda ortaya koyamadığı elektronik karşı tedbir harekâtıdır.

Bu şartlar altında Rus askerî erkânının varlığını hiçbir şey olmamış gibi sürdürmesi ne kadar mümkün olabilir?

 

Ukrayna işgalinin Rus Savunma Sanayii’ne tesirleri

 

Rusya’nın Ukrayna işgali sırasında ortaya koyduğu başarısız harekât, gelecek dönemde Rus Savunma Sanayii ürünlerine olan talebi de derinden etkileyecektir.

Bu süreç aslında Suriye’deki Bahar Kalkanı Harekâtı ile başlamış, Libya’da devam etmiş ve işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılması esnasında zirve yapmıştı. Şimdi Ukrayna’daki harekât tüm bu yaşananları daha da pekiştirmeye devam ediyor.

 

Rakamlar da bizi doğruluyor

 

Son yayınlanan SIPRI indeksine(**) göre, Rusya’nın 2011-2015 yılları arasında dünya silah pazarından aldığı %27’lik pay, 2016-2020 yılları arasında %22 civarlarına geriledi.

Rus Savunma Sanayii, her ne kadar 45 devlete silah satan bir güç olsa da görünen o ki Rusya’nın dünya silah pazarından alacağı pay her geçen yıl biraz daha azalacağa benziyor.

2016-2020 arasında Rusya’nın silah pazarındaki payının %5 civarındaki düşüşü iyi okunmalıdır.

SIPRI Index’ine göre bu düşüşün daha çok 2019 ve 2020 yılları arasındaki zaman diliminde oluşması, aynı zamanda Türkiye’nin Rus silah sistemlerine karşı tüm dünyanın gözü önünde Suriye, Azerbaycan ve Libya’da verdiği silahlı mücadele yıllarına denk gelmektedir.

Ukrayna savaşında sergilenen bu dağınık görüntü bu düşüşü daha da hızlandırabilir.

Dünya silah pazarında oluşması muhtemel bu boşluğun bir kısmının Türk Savunma Sanayii ürünleri ile kapatılmasına ne kadar müsaade edilir bilinmez, ama daha şimdiden bu alanda ayrı bir çabanın gösterilmesi ve var olan stratejik yol haritasının güncellenmesinin önemi ortadadır.

 

(*) https://m.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yusuf-alabarda/623964.aspx

(**) https://www.sipri.org/publications/2022/sipri-fact-sheets/trends-international-arms-transfers-2021

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.