Bu zât bir sohbetinde, buyurdu; (Ey cemâat, Nefis ile cihadda, gösterin sabır sebat. İbâdet yapmakta da, yapmayın ki gevşeklik, Zira "Esen yel" gibi, geçip gider bu gençlik. Hiç vakit geçirmeden, çalışıp gündüz gece, "Allah''ın rızası"nı, tahsil edin böylece. Hep İslâma muvafık işleyin ki her işi, Yoksa pek şiddetlidir, Cehennemin ateşi. Sizden önce gidenler, şimdi "Ah" ediyorlar, "Keşke bu günahları, yapmasaydık" diyorlar. Onların kaçırdığı bu fırsat, şimdi sizde, Öyleyse dine uyun, her bir amelinizde. Her kim günah işlerse, bu dünyada gülerek, Orada Cehenneme atılır "Ah" ederek.) Bu zât Hak teâlâya, sevgili ve yakındır, Bir gün münâcâtında, şöyle buyurmaktadır: (Yâ Rabbi, sen tanıttın, bize kendi zâtını, Ve saçtın üstümüze, lütuf ve ihsanını. Ni''metinin deryâsı büyüktür pek ziyade, Onlardan her an için, ederiz istifade. Halk eyledin sen bizi, mü''min anne babadan, Bir ni''met var mıdır ki, büyük olsun o bundan? Tam sıhhatli olarak, getirdin bu âleme, Senin bu ihsanların, gelmez yazı kaleme. En büyük nimetin de, şudur ki yâ İlâhi, Râzı olduğun yolu, gösterdin bize dahi. Sevdiğin kullarını, tanıttın bize yine, Ve bizi dâvet ettin, ebedî Cennetine. Bize emrettinse de, bâzı ibadetleri, Bizedir hep onların, bütün faideleri. Yine bazı şeyleri, ettinse bize yasak, Zararlı olduğundan, haram kıldın muhakkak. Farzların yapılması, kolaydır hem de bize, Lakin biz nefse uyup, zulmettik kendimize. Yâ Rabbi, çok ise de, isyan ve günahımız, Lakin günahımıza, çoktur pişmanlığımız. Yâ Rabbi, affet bizi, iman ettik biz sana, Lâkin asi nefsimiz, aldattı bizi fena. Bize, "Güzel" gösterdi, günah ve haramları, Biz nefse aldanarak, işledik hep onları. Sen de ceza vermekte, acele etmeyince, Biz bundan da yüz bulduk ve şımardık iyice. Affına güvenerek, sana isyan eyledik, Nefsimiz de günaha eyledi bizi teşvik. Halbuki bilirdik ki, çoksa da mağfiretin, Fakat azabın dahi, çetindir gâyet senin. Bunları bile bile, aldandık nefsimize, Sonsuz merhametinle, yine sen acı bize.)

