Veysel Karânî hazretleri, Yemen'de bir dağda deve güdüyordu ki, hazret-i Alî ile hazret-i Ömer radıyallahü anhümâ, Efendimizin aleyhisselâm mübârek hırkasını kendisine teslîm etmek üzere oraya gittiler. Kendisini bulup; "Selâmün aleyküm ey çoban! dediler. Veysel Karânî hazretleri; "Aleyküm selâm, buyurun" dedi. "Adını bağışlar mısın?" "Abdullah" (Allah'ın kulu). "Hepimiz Allah'ın kullarıyız. Seni burada ne diye çağırırlar?" "Bana Üveys derler." Hazret-i Ömer; "Yâ Üveys! Resûlullah Efendimizin sana selâmları var. Mübârek hırkasını hediye olarak sana gönderdiler ve 'Bu hırkayı giysin, ümmetime duâ etsin' buyurdular" dedi. Hazret-i Üveys; "Ama ben çok günahkâr bir kulum. Bu şerefli emânet bana değil, belki başkasına âittir" dedi. Hazret-i Ömer; "Hayır yâ Üveys, senin vasıflarını Resûlullah bize bildirdi. Aradığımız sensin" buyurdu. O zaman aldı. Öpüp kokladı. Ve secdeye kapanıp; "Yâ ilâhî! Bu hırka hürmetine ümmet-i Muhammedin günahlarını affet" diye yalvarmaya başladı. Secdede uzun kaldı. Daha da uzayınca, iki büyük sahâbî endîşeye kapıldılar. Birbirlerine bakıp; "Acabâ emr-i Hak mı vâki oldu?" dediler. Hazret-i Ömer; "Yâ Üveys!" diye seslendi. Hazret-i Üveys başını kaldırıp; "Yâ Ömer! Keşke az daha bekleyip de çağırsaydınız. Zîrâ Rabbim, bu ümmetin tamamını affediyordu, ama sen çağırınca, bir kısmı kaldı" dedi. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com