“Alâüddîn-i Sabîr'e teslim olun”

A -
A +
Hindistan evliyâsından Alâüddîn-i Sabîr hazretlerinin en büyük talebesi Şemseddîn-i Türkî idi. Bu zât, Kalyar fâciasından yedi sene sonra “on kişiyle” birlikte Acühan beldesine geldi. Maksadı, Ferîdüddîn Genc-i Şeker hazretlerini görmekti.
Görüşüp tanıştılar.
Genc-i Şeker hazretleri, Şemseddîn-i Türkî'ye “Siz gidip Alâüddîn-i Sabîr'e teslim olun” buyurdu.
Onlar “peki” dediler.
Ve o gün yola çıktılar.
Kalyar'a geldiklerinde Alâüddîn-i Sabîr hazretleri, aşk-ı ilâhîyle kendini ve her şeyi unutmuştu.
Kendine geldi.
Ve yanında Şemseddîn-i Türkî'yi görünce, hocasını kastederek “Rabbimin güneşi semâdadır, benim güneşimse yerde” dedi.
Ve ardından;
“Ey Şemseddîn! Kalk, Anber şehrine git ki, orada müminlerle kâfirler harb ediyor. Senin yardımınla fetih müyesser olur. Aynı gün ben de âhirete göçerim” buyurdu.
O, bunu duydu.
Ve ağlayarak;
“Efendim, siz vefât ederseniz biz yetîm kalırız. Hem o gün yanınızda kimse bulunmazsa cenâze hizmetinizi kim yapar?” dedi.
Büyük velî cevâben;
“O kolay” dedi. Şemseddîn gidip harbe girdi. Zaferden sonra geri döndü. Kalyar'a vardığında Alâüddîn-i Sabîr hazretleri Rabbine kavuşmuştu.
Onu yıkamak istedi.
Lâkin lüzum kalmadı.
Zîra gâipten bâzı kimselerin bu hizmeti yaptığını fark etti. Her iş kendiliğinden yapılıyor, ama yapanları göremiyordu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.