“Arayın, bulursanız, alın götürün!”

A -
A +
Fikirli Sinan Efendi, hâlis Allah adamıydı.
Onu vesile ederek duâ edenler, kavuşurdu muratlarına.
İşte size bir vâkıa:
Sevenlerinden biri, iftirâya uğradı bir gün.
Yakalanıp hapsedilecekti ki gidip sığındı bir dostunun evine.
Memurlar peşindeydi.
Onu tâkip edip o eve girdiğini görünce, gelip çaldılar kapıyı.
Garip çaresizdi.
Açtı ellerini köşeciğinde.
“Yâ Rabbî, o zâtın hürmetine beni gizle!” diye yalvardı. Adamlar hışımla girdiler içeri.
Ancak fena hâlde şaşırdılar!
Zîra yoktu içeride o kişi.
Hâlbuki bir odadan ibâretti ev.
Sordular ev sâhibine:
“Bu eve kimse girmedi mi?”
“Hayır girmedi.”
“Nasıl olur, gözümüzle gördük.”
Adam sordu:
“Siz kimi arıyorsunuz?”
“Filân kimseyi.”
Açtı ellerini iki yana.
“İşte evim” dedi. “Arayın, bulursanız, alın götürün!”
Bakacak başka yer yoktu ki...
Bir tek odaydı zâten.
Giderken homurdanıyorlardı:
“Yer yarıldı yere girdi sanki!”
“Ya da havaya uçtu!..”
Hâlbuki ne yer yarılmıştı, ne de uçmuştu havaya!..
Hak teâlâ, bir dostu hürmetine gizlemişti o Müslümanı.