Büyük velî Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin zamânında Bağdat'ta “yedi kişi” vardı ki, ateşe tapıyorlardı.
Açlık ve susuzluk çekerek sonunda "istidraca" kavuştular.
Fakat câhil halk bunları “evliyâ” zannederlerdi.
Bunlar, Muînüddîn-i Çeştî hazretlerini işitip, görüşmek istediler. Fakat onu görünce büyük bir dehşete kapıldılar!
Sonra bir titreme aldı bedenlerini!.
Mübârek zât onlara; “Sizler, Allah varken niçin ateşe tapıyorsunuz?” diye sordu.
Cevâben;
“Âhirette bizi yakmasın diye tapıyoruz” dediler.
Büyük velî;
“Ey ahmaklar, ateşe tapan, hirette yanmaktan kurtulamaz. Sizler de yanacaksınız. Ben Allaha taparım. Onun için ateş beni dünyâda da yakmaz, âhirette de” buyurdu.
Onlar cevâben;
“Böyle diyorsanız, isbât etmelisiniz” dediler.
Muînüddîn-i Çeştî, içi kor ateş dolu bir mangal getirdi odaya.
Ve Allah'a sığınarak o “kızgın közleri” avuçladı!
Onlar; hayret ve dehşetle bakarken “kor ateş” sönüverdi onun avcunda!
O esnâda gâipten bir “ses” duydular.
“Ateş, hâlis mümine aslâ zarar veremez!” diyordu.
Artık bahâneleri kalmamıştı. Şehâdeti getirip Müslüman oldular oracıkta!
Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...