Kaydet
a- | +A

Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:

Nesef'te biriyle münâkaşa etmiştim.

Kalbini incitmiştim o Müslümanın.

Ayrıca özür de dilememiştim kendisinden...

Oradan ayrıldım.

Hocama geldim.

Fakat o da ne?!.

Hocam yüzüme bakmıyordu.

Ve hiç iltifat etmiyordu.

Şaşırıp kaldım.

Sebebini anlayamadım.

Araya sevdiği talebeden bâzısını koydum.

Ama fayda etmedi.

Çok üzülüyordum!

Sonunda dayanamayıp;

“Hocam! Farkında olmadan bir hatâm olduysa özür dilerim” dedim.

Bana baktı.

Ve sordu ki:

“Nesef'te bir müminle münâkaşa edip kaba sözler söyledin. Üstelik özür de dilemedin, değil mi?”

Başımı önüme eğip;

“Evet efendim” dedim.

Hatâmı anlamıştım.

O zaman;

“Bir mümini incitmenin, Kâbe'yi yıkmaktan daha büyük günah olduğunu bilmiyor musun oğlum? Ondan özür dileyip helâllik almadıkça, bizim sohbetimize gelme!” buyurdu.

“Başüstüne” dedim.

Ve süratle gittim.

Buldum o kimseyi.

Özür dileyip helâllik aldım. Bunu hocama söyleyince affettiler beni. Böylece sohbetlerine dâhil olabildim.

ÖNE ÇIKANLAR