Tebük Harbi'ne gidilecekti...
Efendimiz buyurdu ki: "Herkes bir yardımda bulunsun!"
Eshap bu emri aldı.
Kimi 'altın' getirdi.
Kimileri 'gümüş'...
Kimi de bir avuç 'hurma'...
Hazret-i Ömer'in (radıyallahü anh) o ara mali durumu iyiydi.
Malı ve parası çoktu.
Bu yardıma iştirak konusunda kendi kendine "Bu defa ben Ebu Bekir'i geçebilirim" diye düşündü.
Ve malının yarısını verdi...
Efendimiz onu gördüler.
Ve sordular ki:
"Eve ne bıraktın yâ Ömer?"
O da cevaben;
"Bu getirdiğim kadar da evde var yâ Resulallah!" dedi.
Bir müddet geçti...
Hazret-i Ebu Bekir geldi.
Malının hepsini getirmişti...
Efendimiz onu da gördü.
Ve sordular ki:
"Yâ Eba Bekir, eve ne bıraktın?"
O da cevaben;
"Allah ve Resulünün sevgisini bıraktım yâ Resulallah!" dedi.
Efendimiz, her ikisine de baktılar ve "Aranızdaki fark, cevaplarınız arasındaki fark gibidir" buyurdular.
Durum anlaşılmıştı...
Hazret-i Ömer bunu işitti.
Ve kendi kendine;
"Ebu Bekr-i Sıddık'ı hiçbir hususta geçemeyeceğimi çok iyi anladım" dedi.