Evliyânın büyüklerinden olan Habîb-i Acemî hazretleri, 120 (m. 739) da vefât etti. insanlar Terviye günü Basra'da, Arefe günü Arafat'ta, bayram günü başka bir yerde görürlerdi.
Ve şaşırırlardı.
Bir sevdiği vardı.
O, kendi kendine;
"Habîb-i Acemî hazretleri, bu çok yüksek mertebeye acabâ ne ile ve nasıl kavuştu?" diye geçirdi kalbiden.
O an bir “ses” duydu...
Gâipten geliyordu...
Kulak verdi o sese.
"Habîb bu dereceye, Rabbine olan aşırı sevgisi ve mahlûklara olan şefkat ve merhameti sâyesinde kavuştu" diyordu.
● ● ●
Vaktiyle bir kâtil îdâm edilmişti.
Yakınlarından biri o gece kendisini rüyâda gördü.
Baktı ki, kıymetli elbiseler giymiş, cennet bahçelerinde dolaşıyor.
Çok şaşırdı!
Çok da merak etti.
Ve kendisine;
"Sen durduk yere adam öldürüp çok büyük günah işlemişken, bu büyük nîmete nasıl kavuştun?" diye sordu.
Adam neşeliydi.
Cevap olarak;
"Ben idâm sehpâsındayken Habîb-i Acemî hazretleri oradan geçti ve bana acıyarak bir kere baktı. Bu nimete, o bir tek nazarın hürmetine kavuştum" dedi.

