İmâm-ı âzam hazretleri, bir gün evden çıkıp çözdü atını.
Bir yere gidecekti.
Bir ayağını kaldırdı.
Tam üzengiye koymuştu ki, bir genç gelip bir şey sordu kendisinden.
Hazret-i İmâm, öteki ayağını diğer üzengiye koyarken; “Evlâdım, Kur’ân-ı kerîmi baştan sona taradım, bu suâle cevap bulamadım. Yarın gel, cevâbını al” buyurdu.
O genç geldiğinde, “İçtihat” yaparak cevapladı suâlini.
● ● ●
İmâm-ı âzam hazretleri zamânında Vâsıt vilâyetinde bir kimse vardı ki, “Nûmân'ın kölesi” diye tanınmıştı halk içinde.
Bir gün tanıdıkları geldi.
Ve ona sordular ki:
“Sen bu ismi nasıl aldın?”
O da şöyle anlattı:
Annem, beni doğururken vefât etmiş.
Ben, annemin karnında kalmışım.
Bu duruma, cenâzeyi yıkarken vâkıf olmuş insanlar.
Annemin karnında hareket edişimden anlamışlar karnında bebek olduğunu.
Telâşla İmâm-ı âzam hazretlerine koşup;
“Efendim, hâl vaziyet böyledir, ne yapalım?” diye sormuşlar.
İmâm-ı âzam;
“Annesinin karnını sol tarafından yarıp çocuğu alın, çocuk oradadır” buyurmuş
Cerrah da öyle yapmış.
Beni oradan almışlar.
Sonra annemi defnetmişler.
İşte böyle, ben o büyük “İmâm”ın fetvâsıyla hayâta gelmişim dedi.
Ve ekledi:
“Düşünsenize, bu hâli ona sormayıp da, annemi öylece, yâni karnında ben varken defnetselerdi, ben şimdi hayatta olabilir miydim? Velhâsıl ben, Hazret-i İmâm'ın âzâtlı kölesiyim. Bunun için bu isim verilmiş bana.”