Muhammed Baki Billah hazretlerinin yaşı kırka erince, kalmadı dünyaya rağbeti. O günlerde hanımına; - Yakında benim için büyük bir hadise olacak, derdi. Bir gün de, eline bir ayna alıp; - Gel, beraber bakalım, buyurdu. Kadıncağız Onu aynada pir-i fani, ihtiyar olarak görünce, anladı yakında ebedi yolculuğun olduğunu. Bu durumu talebesine de bildirmek için: - Velilerden birine, gaibden; çok yakında vefat edeceği bildirilmiş, buyurdu. - Kimdir o zat efendim? dediler. Kendisinin olduğunu söylemedi. Hastalığın şiddeti artınca; - Birkaç gün Delhi'den ayrılmayın. Zira son günlerimi yaşıyorum, buyurdu. Ayrılık eserleri görünmeye başladı nihayet. Gözleri, elveda eder gibi bakıyorken, dost ve talebeleri ağlamaya başladılar. O sırada bir kişi, Allah! deyince, başını sür'atle o yöne çevirdi. Sonra da, Allah! Allah! diyerek teslim etti ruhunu. Kabir yeri için, istişareler yapıp, karar verilen yere kazdılar mezarını. Cemaat, tabutu omuzlayıp o yere doğru yürümeye başladılar. Fakat o da ne? İstemeyerek başka yöne gidiyorlardı. Nihayet bir yere geldiklerinde tabut durdu havada. Öyle ağırlaştı ki, bir milim ileri götüremediler. - Bunda bir hikmet var, deyip, o yere defnettiler kendisini. Birisi hatırlayıp; - Bu yeri beğenmişti. Hatta bu yerin toprağından elbisesine yapışmıştı da, "Bu toprak, eteğimizi tuttu. Ölürsem, kabrimi bu yerde kazın!" buyurmuştu, dedi. www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com