Türkiye Gazetesi E-Gazete
Arama
Kaydet
a- | +A

Alaaddîn-i Attâr hazretlerinin babası, çok “zengin” biriydi Buhâra'da. Öldüğünde çok mal ve para bırakmıştı.

Ama Alaaddîn, hiçbir şey almadı o mallardan.

Gidip Behâeddîn-i Buhârî hazretlerine talebe oldu.

Ne yorganı vardı odacığında, ne de yatağı.

O, bütün dikkatini derslerine vermişti.

Hocası, onun kalbindeki cevheri gördü. Ve hanımına;

“Kızımız büluğa erince, haber ver” buyurdu.

Haber alınca Alâeddîn'in odasına gitti doğruca.

O an Alaaddîn, bir hasırın üstünde ders çalışıyordu.

Hocasını görünce, fırladı ayağa.

Mübârek içeri girip, etrâfa şöyle bir baktı. Bir kırık testisi vardı odanın köşesinde. Bir de tuğlası.

Ona buyurdu ki:

“Sana bir teklîfim var”

“Buyurun hocam, emredin.”

“Kabul edersen, seni kızımla evlendirmek istiyorum, ne dersin?”

Alaaddîn şaşırdı!

Ve cevâben;

“Bu, bana çok büyük bir lütuf olur, ancak hiç dünyâlığım yok efendim” diye arz etti.

Hacası da;

“Biliyorum evlâdım, ama evlenmek için dünyâlık şart değil ki. Rızkınıza gelince, Allahü teâlâ rızka kefîldir” buyurdu.

Ve düğünleri olup evlendiler.

Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR