''Bu zırh sana layıktır'' Aliyyül Mürteza''nın hazreti Fâtıma''yla, Nikahlarını bizzat kıymıştı Hak teâlâ. Lâkin hazreti Ali, geçince bir nice gün, Şöyle arzu etti ki, yapılsa artık düğün. Fakat olmadığından, lüzumlu mal ve para, Satılmaya gönderdi, zırhını bir pazara. O gün hazreti Osman, yaparken pazarını, Görüp tanıdı hemen, onun meşhur zırhını. Onu satan tellâla, sordu ki gidip derhal, (Sahibi bu zırh için ne istiyor ey tellal?) (Dörtyüz dirhem) deyince, buyurdu ki o zâta, (Peki, ben alıyorum bu zırhı bu fiyata.) Dörtyüz dirhem vererek, o zırhı aldı hemen, Yanına dörtyüz dirhem, koyarak ayriyeten, Götürüp verdi o gün, Aliyyül Mürteza''ya, Dedi; (Layık değildir, bu zırh senden gayrıya (Bu dört yüz dirhemle de, hallet düğün işini, Kusuru oldu ise, affet bu kardeşini,) Yine hazreti Ali, Resul-i müctebaya, Bir gün sual etti ki, (Kıyamette acaba. Bu ümmetten kimlerin hesabı önce olur?) Onun bu sualine, Resul şöyle buyurur: (Yâ Ali, önce benim, ikinci Ebû Bekr''in, Üçüncü olarak da, görülür hemen senin.) Dedi; (Yâ Resulallah, peki ya Osman''ınki? Onu buyurmadınız, nasıl olur Onunki?) Buyurdu ki; (Osman''ın, hesabı olur, fakat, Gizli olur bu hesap, göremez bir mahlukat.) Sonra bunu açarak, buyurdular ki ona, (Çünki bir gün bir işim düşmüş idi Osmana. Lâkin tenbih ettim ki, kendisine ardından, Gizli yap bu işimi, kimseye duyurmadan.) O da hemen benim bu isteğime uyarak, İfa etti o işi, gayet gizli olarak. Çok sevinip Rabbime arz ettim ki ben dahi, (Osman''ın hesabını gizli gör yâ İlahi.) Bunun için Osman''ın hesabı olsa bile, Mahlukatın gözünden gizlidir tamamiyle. Bir gün de bir Müslüman, Osman ibni Affan''a, Gelirken, gözü bir an ilişti bir kadına. Lâkin hazreti Osman, ona şöyle buyurdu: (Sende günah eseri görüyorum, ne oldu?) O, hayretle dedi ki, (Resulullah''tan sonra, Hiç vahiy iner mi ki, Resul olmayanlara?) Buyurdu: (Vahiy ancak Peygamberlere olur, Ve lâkin mü''minlerin firaseti doğrudur.)

