Hindistan evliyâsının büyüklerden olan Abdullah-ı Dehlevî hazretlerinin sözü ve nasîhati öyle tesirliydi ki, insanları doğru yola çekmek için bir nazarı kâfiydi.
Bir gün huzûruna genç biri gelip “Efendim, ben de büyüklerin yoluna girmek istiyorum” diye arz etti.
Büyük velî;
“Peki evlâdım, mâdem öyle, sen de her talebe gibi başla çalışmaya” buyurdu.
Fakat gencin istediği bu değildi.
“Efendim, çalışacak olduktan sonra her yerde mürşit var; ben size başka maksatla geldim” dedi.
Mübârek zât sordu:
“Ne istiyorsun bizden?”
“Hiç zahmete girmeden, çalışmadan murâdımın hâsıl olmasını istiyorum efendim.”
O zaman gülümseyip;
“Pekâlâ, gel bakalım. Sana, sıkıntı çektirmeden vermeye çalışalım” buyurdu.
Ve bir nazar etti gence.
Genç, kendinden geçti.
Daldı başka âlemlere.
Kalbine nehirler gibi feyiz akmaya başladı. Evliyâlığın zirvesine çıkmıştı bir anda.
Kendine geldiğinde sordu ona talebeler:
“Sana ne oldu az önce?”
Dedi ki:
“Kalbimde ne kadar fenâ huylar varsa, hepsi çıkıp gitti. Onların yerine, ilâhî feyiz ve nurlar doldu kalbime.”
Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...