"Padişah çağırdı, gitmeliyim!"

A -
A +
Birinci Sultan Ahmed Han, büyükçe bir cami yaptırmaya karar verir.
Yer, Sultanahmet'tir.
Derken inşaat başlar.
Ve bir cuma günü tamamlanır.
Açılış için etrafa haber salınır.
İyi de, hutbeyi kim okuyacaktır?
Aslında bellidir isim:
"Hüdayi hazretleri."
Büyük zat Üsküdar'da oturmaktadır.
Haberi alır almaz iskeleye varır.
Fakat o da ne?!..
Bir fırtına, bir rüzgâr...
Dalgalar, "sıra dağlar" gibi gelir, kıyıya çarpar.
Ama mutlaka karşıya geçmelidir.
Zira bu, Padişah emridir.
Ancak kayıkçılar görünmez o ara.
Öyle ya, bu havada kim geçmek ister Üsküdar'a?
Nihayet birini bulur.
"Evlât! Karşıya geçmek istiyorum" buyurur.
Şaşırır adam...
"Delirdin mi baba? Baksana şu havaya, şu fırtınaya!"
"Çıkılır evlât, Allah büyüktür."
"Amenna, işin çok mu mühim?"
"Evet, padişah çağırdı, gitmeliyim."
"Pekâlâ baba, gel bakalım" der.
Büyük veli, 'Bismillah' deyip biner adamın kayığına.
Çabucak varırlar Sarayburnu'na.
Sakin, sessiz ve rahat.
Dalgalar, adam boyu sıralanırlar.
Ama kayığa dokunmazlar.
Kayığın etrafını, çevirir sakin bir alan.
Su, olur sütlimân.
Kayık, "gelin gibi" süzülüp karşıya varır. Bu yüzden Üsküdar-Sarayburnu arası "Hüdayi Yolu" adını alır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.