Resûle Peygamberlik ilk tebliğ edilince, İnsanları İslâma çağırırdı gizlice. Lâkin tek tük nadiren inanan oluyordu, Üç yılda îman eden, sadece "Otuz" oldu. Bir müddet sonra ise, gelmişti ki bir âyet, Meâlen; "Akrabanı İslâma eyle dâvet" O Server yapmak için Rabbinin bu emrini, Yakın akrabasının, çağırdı herbirini. Onlar Ebû Tâlib''in geldiğinde evine, Sadece bir kab yemek getirdi önlerine. "Besmele" söyleyerek, önce yedi kendisi, Ve, "Buyurun" deyince, başladı sonra hepsi. Yemek "bir" kişilikti, onlar "kırk" kişiydi tam, Hepsi yiyip doydular, eksilmedi hiç taam. Onlar bu mucizeyi gördüler birer birer, Yine de iman ile, şereflenemediler. "Ebu Hüreyre" dahi, anlatır ki; (Bir harpte, Çok şiddetli bir açlık başladı sahabede. Yoktu hiç birisinde, yiyecek bir lokmacık, Herkes açlık içinde kıvranıyordu artık. O sıkışık zamanda, bana bakıp O Server, (Yiyecek bir şey var mı?) diye sual ettiler. (Az miktarda hurma var), diye arz edince ben, Bana buyurdular ki; (Onları getir hemen.) Getirdim, o hurmadan tek bir avuç aldılar, Bir serginin üstüne, elleriyle yaydılar. Sonra, bereket için bir dua eyledi ve, Buyurdu ki; (On kişi çağır gelsin yemeğe.) Çağırdım, geldiler ve, yediler o hurmadan, (On kişi daha çağır) buyurdular sonradan. Çağırdım, onlar dahi, gelip yiyip doydular, Sonra; (On kişi daha, davet et) buyurdular. Böylece onar onar çağırdım gazileri, Gelip doyana kadar, yiyip gitti her biri. Hiç yemeyen kalmadı bu İslâm ordusunda, (Koyduğun hurmaları al) buyurdu sonunda. Zaten "bir avuç" kadar hurmaydı getirdiğim, O hurmaları alıp, tekrar eve ilettim. Onları senelerce, hem yedik, hem yedirdik, Dağıttık sağa sola, yine bitiremedik. "Enes bin Malik" dahi, rivayet eder ki hem, Bir miktar yemek yaptı, validem Ümmü Süleym. Götürüp arz eyledim, Resul-i kibriyaya, Buyurdu ki; (Ya Enes, onu koy da oraya, Git, filan filan ile, kime rastlarsan eğer, Söyle, yemek yemeğe, bizim eve gelsinler.) Tam "Üçyüz" kişi geldi, yemek ziyafetine, Hepsi bir tabak idi, kafi geldi hepsine.

