Hazret-i Ali anlatıyor:
"Bedir Harbi'nde üç yüz sekiz kişiydik...
İçimizde en cesurumuz, Resulullahtı.
Biz sıkışınca Ona sığınırdık.
Uhud'da da öyle olmuştu...
Bir ara karıştı ortalık... Mücahitler iki ateş arasında kaldılar...
Ve şaşkınlıktan dağıldılar!
Ben de düşman içinde kaldım. Etrafımda tek Müslüman yoktu... Hem çarpışıyor, hem de Resulullahı merak ediyordum.
Gerilerde olamazdı...
'Herhâlde bizim günahımızdan, Hak teâlâ Onu göğe kaldırdı' diye düşündüm.
Kılıcımın kınını kırdım.
Ve daldım düşman içine...
Düşmanı kıra kıra ilerliyordum ki birden Resulullahı fark ettim... Benden daha ileride, tek başına çarpışıyordu...
Derhâl yanına koştum.
Ve siper oldum kendisine..."
? ? ?
Yine Hazret-i Ali anlatıyor:
"Huneyn günü bir ara karıştı ortalık!..
Gaziler şuursuzca dağıldılar...
Resulullah yalnız kaldı.
Buna rağmen atını mahmuzlayıp hücuma geçti! Hem de binlerce düşmana karşı...
Ve tek başlarına...
Hazret-i Abbas ile Hazret-i Ebu Bekir; yüz kadar gaziyle bu manzarayı görüp süratle at koşturdular ve Ona yetişip etrafında halka oluşturdular...
Biri dizginini tuttu.
Diğeri üzengisini.
Böylece hızını kesip Onu düşman içine yalnız bırakmadılar..."