"Rızka mani olanın rızkını Allah keser"

A -
A +
Ahmet Mekkî Efendi "rahmetullahi aleyh" Kadıköy müftüsüydü.
Âlim ve velî bir zattı.
İşi, İslâma hizmet, yani gençlere öğüt ve nasihatti.
Müftülüğün, yaşlıca ve oldukça kilolu, çirkin, üstelik de kirli pasaklı, bir "kadın hademesi" vardı.
Din ile ilgisiyse hiç yoktu.
Önceki müftü işe almış.
Müftü Efendi, onun yaptığı çayı içmezdi.
Çay içmek istediği zaman veya müftülüğe bir misâfir geldiğinde dönüp bana bakardı.
Ben hemen anlardım.
Ve "ok gibi" fırlardım.
İki sokak ileride bir kahvehâne vardı.
Koşarak gider ve âdeta uçarak getirirdim çayları.
Ne güzel günlerdi yâ Rabbî!
Bazı sevdikleri üzülürlerdi.
"Efendim, bu kadını çıkarsanız da şöyle Müslüman; eli yüzü düzgün genç bir erkek hademe alsanız olmaz mı?" derlerdi.
Ama o, kabul etmezdi.
Sebebini sorunca da;
"Bunu yapamam, rızka mani olanın rızkını Allah keser" buyururdu.
? ? ?
Bir gün de bir sohbetinde;
"Allahü teâlâ; günâh işleyip de pişman olan kulunu, istiğfâr etmeden önce affeder" buyurdu.
Şaşırdılar?!
Ve sordular:
"Tövbe etmeden mi efendim?"
"Evet, pişmânlık tövbedir zâten, ama diliyle de istiğfâr ederse daha iyi olur" buyurdu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.