Rûhun ölmesi... Bu zat buyuruyor ki; (Doğru kitap okuyun, Faideli ilimle rûhunuzu doyurun. Nasıl beden muhtaçsa, her gün gıda almağa, Elbet var ihtiyacı, rûhun da bir gıdaya. Bedenimiz "Toprak"tan, yaratıldığı için, Ondan çıkan şeylerdir, gıdası bu bedenin. Meselâ ekmek ve su, hattâ sebze ve meyve, Topraktan hasıl olup, gıdadır bedenlere. Rûh, âlem-i emirden yaratılmıştır fakat, Bedenin gıdasından, alamaz lezzet ve tad. İlim, sohbet, ibadet ve Kur''ân tilaveti, İşte ruh, bu şeylerden alır asıl kuvveti. Ve yine gıdasını alamayınca beden, Nasıl ki zaif düşüp, hastalanırsa hemen, Rûhun gıdası dahî, verilmez ise şâyet .Zaifler, hasta olur ve ölür en nihayet. Rûhun ölmesi demek, "İmansız" olmasıdır, Cezâsı, âhirette ebedî yanmasıdır. Çünkü birer zehirdir, her bir günah, ruh için, İşlendikçe, kuvvetten düşürür onu ilkin. Bir haramı beğenir, "Ne güzel" derse eğer, İmanını kaybedip, o ruh ölür bu sefer.) Bir gün de genç bir kişi, gelerek huzuruna, Nasihat isteyince, şöyle buyurdu ona: (Ey oğlum, yaratılış gâyemiz şudur ki tek, İbadet eyliyelim Hakk''a boyun bükerek. İbadet yapmamanın, iki sebebi vardır, Biri, Resûlullah''a tamam inanmamaktır. İbadet etmemenin, ikinci sebebiyse, Bunlara ehemmiyet vermiyor bâzı kimse. Yâni bu emirleri, mevki sahibi olan, Kimselerin emrinden hafif görür çok insan. Her iki sebeple de, ibadetten kaçınmak, Mümine yakışmayan, fecî bir haldir ancak. Ey oğlum, bir yalancı dese ki gelip yekten; "Düşman baskın yapacak bu gece filân yerden" İdareciler, onun "yalancı" olduğunu, Bilseler de, yabana atmazlar yine bunu. Derler ki; "Her ne kadar, o yalancı ise de, Getirdiği bu haber, hakikattir belki de. Her ihtimale karşı, uyanık davranalım, Yine her hâlükârda, hemen tedbir alalım." Halbuki Resûlullah, açıkça, tekrar tekrar, O sonsuz azabları bildiriyor âşikâr. O halde o Resûle, bir yalancıya olan, Güven dahî olmazsa, nasıl olur o îmân? "İmânım vardır" demek, insanı kurtaramaz, Bunu, icraat ile göstermek lâzım esas.

