Kaydet
a- | +A

Konya’da dünyâya gelen Seyyid Ebül Vefâ hazretleri, Buhâra'da tahsîlini bitirip geri dönüyordu. Arkadaşları dedi ki;

“Bize ziyâfet vermelisin.”

“Niçin?”

“Çünkü tahsîlini mükemmel yapıp bitirdin. Bunun şerefine bizi memnun etmen lâzım.”

Cevap verdi ki:

“Memnûniyetle ama biliyorsunuz ben fakîrim. Size ziyâfet verecek kadar param yok.”

Arkadaşları diretti:

“Biz anlamayız, ne yapıp edip bunu yapmalısın” dediler.

İyi de, nasıl yapacaktı?

Düşündü, taşındı...

Buhâra melikine gidip; “Sultânım! Ben, evlâd-ı Resûl’denim. Tahsîlimi bitirince arkadaşlarım benden yemek ziyâfeti istediler. Bu hususta bana yardım ederseniz çok sevinirim” dedi.

Ancak melik;

“Doğru söylediğini nereden bileyim?” dedi.

Seyyidin kalbi kırılmıştı.

Bu hâliyle çıktı oradan.

Melik, o gece rüyâ gördü. Kıyâmet kopmuş, harâretten yanıyordu ki, Resûlullah Efendimizin, ümmetine “su” dağıttığını gördü.

Huzûruna varıp;

“Yâ Resûlallah! Ben de senin ümmetindenim. Bana da su ver” dedi.

Efendimiz aldırmadı.

Ve hiç oralı olmayıp;

“Doğru söylediğini nereden bileyim?” buyurdu.

O anda uyandı melik.

Fırlayıp koştu dışarı.

Ebül Vefâ hazretlerini bulup “Beni affet” dedi ve ona kırk deve yükü mal verdi. O da hepsini fakîrlere dağıttı.

ÖNE ÇIKANLAR