Büyük velîlerden Şâh Şücâ-i Kirmânî hazretleri, Kirman pâdişâhının oğlu olup, 889'da vefât etti.
Bu zâtın çok sâliha bir kızı vardı ki, Kirman vilâyetinin en güzel kızıydı.
Çok isteyeni vardı.
Babası kimseye vermiyordu. Çünkü o, “takvâ ehli” bir dâmat arıyordu.
Nihâyet câmide tâdil-i erkânla namaz kılan bir “genç” gördü.
Onu gıbtayla seyretti.
Namazı bitince gitti.
“Selâmün aleyküm evlât.”
“Aleyküm selâm beyamca.”
“Evli misin evlâdım.”
“Hayır efendim, bekârım.”
“Güzel... Bak ne diyeceğim. Hem güzel, hem de takvâ sâhibi bir kız olsa, onunla evlenir misin?”
Genç, şaşırdı birden.
“Şeyy, bilmem ki, hiç düşünmedim”
“Düşün öyleyse.”
“Amca bana kim kız verir ki?”
“Neden oğlum?”
“Ne bileyim, hiç dünyâlığım yok da.”
“Olmasın, dünyâlık mühim değil ki...”
Delikanlı iyice meraklanmıştı.
Sordu hemen:
“Kim bu kız amca?”
“Benim kızım. Hem güzel, hem takvâ ehli. Onu sana vermek istiyorum.”
Genç sevindi tabii:
“Bilmem ki, siz istedikten sonra...”
Büyük zât;
“Tamam evlâdım. Mübârek olsun” buyurdu. Tezinden nişan, düğün yapıldı ve evlendiler. Ve mesut bir hayat yaşadılar...
Abdüllatif Uyan'ın önceki yazıları...