İsrail’in yanlışları ve bölgenin geleceği

HAMAS’ın İsrail’e karşı Aksa Tufanı operasyonunu başlatması tüm dünyada ve Türkiye’de büyük yankı yaptı. Batı devletleri İsrail’in ardında yer aldı. AB ve ABD İsrail’in yanında durduğunu açıkladı. İsrail’e ihtiyaç duyduğu her şeyi sağlamaya kararlı olduğunu en yetkili ağızlardan beyan eden ABD bölgeye savaş gemileri yolladı. Türkiye’de de İsrail’e sahip çıkan ve HAMAS’ı bir terör örgütü ve operasyonu bir terör saldırısı olarak etiketleyen kimseler çıktı.

 

İsrail bölgede devlet olarak var olma hakkına sahip; ancak, şu anda üzerinde oturduğu toprakların büyük bölümü tartışmalı. İsrail mütemadiyen yayılma peşinde. Uluslararası hukuku ve BM’nin işgali sona erdirmesini ve toprakları sahiplerine iade etmesini öngören çeşitli kararlarını göz ardı ederek adım adım genişlemekte. Filistin topraklarında yeni yerleşim bölgeleri kurmakta ve buralara daha ziyade başka yerlerden göç etmesi sağlanmış Yahudileri yerleştirmekte.

 

İsrail'in insan hakları sicili çok kötü. İnsanların topraklarına zorla el koyarak mülkiyet haklarını çiğnemenin yanında diğer tüm insan haklarını da hiç çekinmeden ihlâl edebilmekte. Hukukun temel ilkelerine -suçun şahsiliği ilkesine- aykırı şekilde bir suç işlediğini düşündüğü kimselerin evini yıkmakta ve böylece tüm aileyi cezalandırmakta. Bu açıkça insan haklarına aykırı ve hukukun tüm gereklerini ve sonuçlarını reddeden bir politika.

 

HAMAS ise bir terör örgütü olmaktan çok toprakları işgal edilmiş ve insanlık dışı muameleye maruz bırakılmaktan dolayı İsrail’e öfke biriktirmiş insanların toparlandığı bir yapılanma. HAMAS’ın bulunduğu yer olan Gazze Şeridi yıllardır İsrail’in tam bir ablukası altında. Bu yüzden, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Gazze şeridi bir tür açık hapishaneye dönüşmüş vaziyette. Buna rağmen Filistinliler İsrail’e karşı direnmeye devam etmekte.

 

Bölgede sivillere karşı şiddet kullanmak asla kabul edilemez. Bunu yapan her kesim hata içinde. Ancak, İsrail sivillere saldırıyı düzenli ve sistematik olarak eskiden beri yapmakta. HAMAS’ın son operasyonunun sivillere yönelik olduğu iddiası da büyük ölçüde geçersiz. Özellikle sınır bölgelerinde yaşamakta olan İsraillilerin çoğu sıradan insanlar değil, işgalciler. İsrail devletinin desteğiyle Filistinlilerin topraklarına ‘çökmüş’ kimseler. Aynı zamanda silahlılar. İsrailli fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa’ya saygı göstermemesi ve zaman zaman orayı işgal etmesi de Filistinlilerdeki öfkenin artmasına yol açtı. İsrail hemen her gün Filistinlileri öldürmekte. Filistinlilere destek veren herkes, nereli olursa olsun, İsrail’in hedefi olabilmekte.

 

HAMAS’ın sürpriz operasyonu tek başına kalıcı bir başarı sağlayamaz. Nitekim İsrail ilk şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra Gazze Şeridi'ni sivilleri gözetmeksizin bombalamaya başladı. Sivillerin sığındığı bir BM okulunu vurdu ve çok sayıda insanı katletti. Fakat, HAMAS operasyonu İsrail’in itibarına büyük darbe indirecek. Güçlü, muzaffer ve yenilmez olduğuna inanılan İsrail bu saldırıyı hiç beklemiyordu. Uzun ve ince bir planlamaya dayandığı anlaşılan saldırıdan İsrail istihbaratının hiç haberdar olmaması da ilginç. Ayrıca, İsrail’in çok övündüğü ‘demir kubbe’ de beklendiği kadar işe yaramadı.

 

Türkiye’de bazıları İsrail’in işgalci olmadığını öne sürdü. Delil olarak da İsrail’in yayıldığı yerlerde siyasi egemenliğin olmamasını gösterdi. Bunu yapanlar arasında mülkiyet hakkını güya kutsal sayan bazı liberteryenler de vardı. Siyasi egemenlik olmasa bile insanların topraklarını zorla ellerinden almak insan haklarına aykırıdır. Dolayısıyla, İsrail bir işgalcidir. Aynı zamanda hukuk tanımazlığıyla bir korsan devlettir.

 

Bölgenin huzura kavuşması için İsrail’in 1967 öncesi sınırlarına dönmesi şart. Bu olmadığı sürece çatışmalar devam edecek ve Filistinliler gibi Yahudiler de bundan zarar görecek.