Arıza tespit edildi

A -
A +

Ne zamandır yazmak istiyordum, fırsat bulamadım... Basketbol Milli Takımı'nın elemelerdeki başarısı üzerine... Avrupa Şampiyonası elemeleri başlamadan önce Tanjevic'in aday kadroya çağırdığı isimlere herkes dudak bükmüştü. Birçok sürpriz isim yeni 12 Dev Adam kadrosunda yer alırken, birçok sürpriz isim de bir anda kendini formanın dışında bulmuştu. Tanjevic'in bu uygulamasının tutmayacağını, takımın gereğinden fazla gençleştirildiğini ve dönüştürüldüğünü düşünenler 6 maçın sonunda fena yanıldı. Tanjevic'in ve tabii ki ekibinin asıl ortaya koyduğu teşhis, takımın "yaşlı"olması değil, "çok başlı" olmasıydı. 2001'deki Avrupa ikinciliğinin ardından başımıza gelenleri şöyle bir hatırladığımızda sonraki turnuvaların tamamında "lider" çekişmesi yüzünden maçları "savaşmadan"kaybettiğimiz gerçeği bütün çıplaklığıyla önümüze çıkıyordu. Yıldızları bizden daha az olan takımlar çok daha başarılı olurken, bu kadar kaliteli isimlerden oluşan Türkiye nasıl oluyordu da çok kötü sonuçlar alıyordu? İşte bu problemi kafasında çözen Tanjevic, Hidayet Türkoğlu'nun liderliğinde birleşecek bir kadro kurdu. 2001'in hemen ardından patlak veren Mehmet-Mirsad çekişmesi, Mirsad'ın uzaklaştırılmasıyla çözülemeyecek bir durumdu. Takıma Mirsad'ın dışında İbrahim ayrı, Mehmet ayrı, Hidayet ayrı liderlik etme hevesindeydi. Kerem Tunçeri'nin de bu takıma ne kadar gerekli olduğunun hakkı teslim edildikten sonra ortaya çıkan kadro, "savaşan"ve "yöneten" oyuncularıyla Avrupa Şampiyonası elemelerinin en iyi takımı olmayı başardı. Şimdi bu kadronun rüştünü asıl ispat etmesi gereken yer, elemeler değil, şampiyonadır. Polonya'da ortaya konulacak performans, 2010 için ne kadar doğru yolda olduğumuzu ortaya koyacaktır... >> Parada resmi olan tek spor yazarı Ali Gümüş güreş deyince akla gelen ilk spor yazarı... Geçen gün Tercüman'da kendi köşesinde yazdı, bu bölüme uyduğu için ben de size aktarayım dedim... "Paralarımıza çeşitli portreler yerleştirilirken Lidya Kralı Krazüs'ü ve spor yazarı Turgut Bıçakçıoğlu'nu hatırladım. Turgut, Karadenizli'ydi ama Elazığ'ın Maden ilçesinde doğmuştu ki, tam bir madendi. Paramızda resmi olan ilk ve tek spor yazarı rahmetli Turgut arkadaşımızdır. Bu nasıl oldu? Son derece başarılı Atatürk portreleri çizmekle tanınan ressam Ethem Çalışkan olayı bana şöyle anlatmıştı: Turgut "R"leri söyleyemezdi. Yeni Sabah'ta çalışırken her gördüğüne, "Biy liyanız vay mı?" diyerek borç isterdi. Sabahları servise gelir ve "Anamdan mektup vay mı?"diye sorardı. Anlamıştık. Bandırma'da oturan anacığından para bekliyordu. Bir gün kâğıt 2,5 liralardan birini zarfa koyduk ama Atatürk'ün portresini alıp yerine Turgut'un resmini yerleştirdik. Zarfı kapattık. Turgut geldi, "Anamdan mektup vay mı?"diye sordu. Herkesin durumdan haberi vardı ama ilgisiz gibi davranıyorduk. Turgut mektubu aldı hemen cam kenarına doğru koştu, ışığa tuttu, "Allah anamdan yazı olsun!"dedi. Zarfı açıp parayı cebine indirdi. Sonra üç kap yemek 150 kuruş olan (1952) Çorlulu Ali Paşa Medresesi karşısındaki "Bolkepçe"lokantasına gitmiş. İyice karnını doyurmuş. Hesabı anasının gönderdiği parayla ödemiş. Kasiyer bir de bakmış ki, kâğıt iki buçuklukta Atatürk'ün resmi yerine karşısındaki adamın portresi var. Şaşırmış, "Bu ne? Kimsiniz?"diyerek parayı uzatmış. Turgut afallamış, "Bakayım"demiş, parayı evirmiş-çevirmiş. Kendisine oynanan oyunu anlamış. Kasiyerden bir lira borç alıp da gazeteye döndüydü... Böylece Turgut Bıçakçıoğlu, birkaç saatlik de olsa Türk Lirası'nda portresi yer alan ilk ve tek spor yazarı olarak tarihe geçti... >> Unutulmaz sözler... "Ben olduğum sürece Samet Aybaba ve Mustafa Denizli bu kapıdan içeri giremez!.." (Yıldırım Demirören)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.