24 Eylül’de İzmir’deki İzbeton ve kooperatif yolsuzluğu iddiasını yazmıştım. Tunç Soyer’in kızı ve aynı zamanda avukatı Defne Soyer itirazlarını dile getirdi. Cevap hakkı gereği yayınlıyorum:
1- Bir numaralı cevabınızı okuyanlar, 2018’de İzmir’in Kentsel dönüşüm süreçlerinin tamamlanmadığını düşünebilirler. Tersine; 2012 yılından itibaren belirlenmiş Kentsel dönüşüm alanları için 2019 yılından sonra büyük bir gayretle çözüm arandı... Söz konusu alanlar için İZBETON ile protokol imzalanmadan önce birçok kez ihaleye çıkıldı, o dönemki piyasa şartları sebebiyle sonuç alınamadı. Protokol’ün oybirliği (CHP; AKP; MHP; İYİ Parti) ile kabul edildiği meclis kararında da bu yazıyor.
2- İZBETON ile kentsel dönüşüm alanları üzerine yapılan ilk protokol 30 Ekim 2020 depreminden 19 gün sonra yapıldı, haklısınız ancak İZBETON’un bir kooperatif ile imzaladığı ilk sözleşme tarihi Aralık 2021. “Halk Konut” modeli ise depremden hemen sonra mevzuat gereği hiçbir destek alamayan ancak evlerini yıkmak ya da güçlendirmek zorunda bırakılan orta hasarlı bina sakinleri ile geliştirildi. Dünya Bankası kredisine başvuruldu ve Şubat 2021’de kredi onaylandı. (Hükûmet onayı verilmeyerek kullandırılmayan bu kredi Mart 2024’te Bakanlık tarafından 5 şehre paylaştırılmak üzere tekrar düzenlendi.) Türkiye’de ilk defa bina ölçeğinde kentsel dönüşüm anlamına gelen bu modelde kat maliklerinin tapularından feragat edip arsa hissedarı olarak kooperatifleşmesi, K sınırlarının onaylanması elbette zaman alıyor. Ancak sonuç başarılı oldu. 6 ülkede model hakkında yapılan araştırmaları okuyabilirsiniz. Yani Halk Konut modeli oluştuktan ve tüm İzmirlilere ilham olduktan sonra İzmir Ticaret Odası gibi birçok iş insanının bulunduğu sivil toplum örgütü de kooperatifleşerek kentsel dönüşüme destek olmak istedi.
3- Cem Bey, İzmir’de deprem sonrası TOKİ’nin yaptığı 5.000 konut yeterli değil dedim, hükûmet başka bir şey yapmadı demedim. Ne yazık ki; 23 yılda yapılan 35.000 TOKİ konutu da geçmişte kooperatif belediye iş birliği ile yapılmış 45.000 konut da İzmir’de mevzuata göre 670.000 konutun depreme dayanıksız olduğu gerçeğine derman olmuyor. Babam savunmasında çok daha güzel ifade ediyor ancak kısaca; bir an önce herkesin birlik olarak kentsel dönüşümü başarması gerek; hükûmet, belediye, sivil toplum, vatandaşın öz gücünü ortaya çıkaran kooperatifler… Çünkü önümüzde 20’li yıllar olmayabilir.
4- Bir belediye şirketi olarak kamusal hizmet üretse de özel hukuk tüzel kişisi olan İZBETON hiçbir harcama yapmadan gerçekleştireceği kat karşılığı bu işlemler için 4734 sayılı Kanun’a tabi değildir. (Kamu İhale Genel Tebliği madde 3.1.1.) Kanunen bu sözleşmelere bir engel yok, evet hepsi yasal. Cevabınızda biraz konular karışmış ancak bu durumu hukukçu olmamanıza veriyorum. 2022 Sayıştay raporunda bulgu olarak, yönetim kurulunun tamamının imzasının alınması tavsiye ediliyor ve tavsiyeye iyi niyetle uyuluyor. Sözleşmelerin hukuksuzluğuna ve iptaline dair bir tedbir değil bu, ancak bir eksiklik vardıysa da o tarihten itibaren düzeltilmiş oluyor. Aksi hâlde Sayıştay kamu zararı tespiti yapar; Danıştay, Bakanlığın verdiği soruşturma iznini iptal etmezdi.
5- Teminatlardan bahsetmişsiniz; İZBETON’un aldığı 112 milyon üzeri, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı 248 milyondan fazla teminat var. Ancak ortada bir zarar yok. Olursa diye de bu teminatlar verilmiş. Dolayısıyla bir kamu zararından bahsetmek zaten hiçbir şekilde mümkün değil. Ayrıca kira yardımı yapılan kişiler 13 yıldır belediyenin taahhüt ettiği evlerini bekleyen, tapularını vermiş gerçek mağdurlar. Belediye yalnızca sosyal yardım kapsamında dahi bu kişilere kira yardımı yapabilir. Şöyle düşünelim pandemide, deprem döneminde yapılan kira yardımları veya dağıtılan sütler, öğrencilere kırtasiye yardımları, nakdî destek kamu zararı mıydı?
6- Cem Bey, öncelikle ortada inşaat yok demek doğru değil, inşaatlarda gecikmeler oldu evet ancak günümüz Türkiye’sinde bu çok nadir bir durum değil. (2012’de belirlenen alanların en optimum alanlar olmaması/Belediye-Şirket-Kooperatif gibi 3 farklı mevzuata tabi kurumların bir araya gelmesi/yapı yaklaşık birim maliyetlerinin %1047 artmış olması gecikmelere sebep oldu.) Ancak en büyük sebep bir yıl önceki bir il müdürlüğü yazısının Bakanlık talimatıymış gibi gösterilerek İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hiçbir mahkeme kararı olmadan, temmuz 2024’te inşaatların durdurulması için tebligat yapılmış olması. Örnekköy 3. Etap’ta inşaatlar durdurulduktan sonra ihaleye çıkıldı ve davet usulüyle inşaat işleri bir müteahhide verildi. Müteahhide inşaatları bitirmek için verilen süre ne kadar biliyor musunuz? 1,5 yıl. Yani eğer Tunç Soyer’in görev süresi 1,5 yıl önce bittiğinde inşaatlar durdurulmasaydı bugün bu etap bitmiş, anahtar teslimi yapılıyordu.
Bir hukuk davasının konusu olması gerekirken ceza davasında olduğumuz için anlatayım... Mevcut durumda kimsenin dolandırma kastı yok. Gizlenen bir şey yok tam tersine her şey gururla anlatılmış. Ortada birinin cebinden çıkıp başkasının cebine giren para yok. İddianamede belirtildiği üzere kişisel menfaat temini yok, 3. Kişilere menfaat teminini gösteren hiçbir şey yok, zaten hiçbir kooperatif başkanı, ortağı veya alt taşeron şirket ile tanışıklık yok. Sözde dolandırılanlarla sözle dolandıranlar aynı kişiler ve birbirlerini tanımıyorlar! Dolandırıcılık suçunun hiçbir unsuru ayrı ayrı bile oluşmazken bir de aralarında nedensellik bağı kurularak suçun oluşması imkânsız. Yargılanması bile akıl almaz bir durumken, kendisi hiçbir gerekçe gösterilmeden 100 gündür tutuklu.
Tunç Soyer’in bugün yargılandığı Kentsel Dönüşümde Kooperatifçilik modeli bırakın cezalandırılmayı, ödüllendirilmesi gereken bir proje. Bu bugün anlaşılmasın, yarın anlaşılmasın sonunda elbet anlaşılacak.
Babam hakkında duyumlarınız kendisinin romantik ve hayalperest olduğu yönündeymiş. Tam hangi bağlamda söylediğinizi anlayamadım ama eğer bu ülkede şu an cesur olmak hayal bile edilemeyecek bir şeyse… Evet babam hayalperest ve cesur olmayı becerebiliyor. Kendisinin de söylediği gibi “Hakikat, önünde sonunda kazanır.” Biz de hakikatin peşinde cesur adımlarla yürümeye devam edeceğiz, şu an hayal bile edilemeyecek bir şey olsa da…
Cem Küçük'ün önceki yazıları...