Kargaları bile güldürdünüz!

A -
A +

Türkiye, Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke arasında 159’uncu sıraya gerilemiş. 2002'de 99. sırada gösterilen Türkiye 'çok vahim' kategorisindeymiş. Muhalif çevreler raporu ayıla bayıla paylaştı...

 

Endeks nasıl ve neye göre hazırlanıyor diye merak ettim. Örgütün internet sitesinde yer alan bilgiye göre liste anket sonucu belirleniyor. Katılımcılara beş kategoride (politik, güvenlik, ekonomik, sosyokültürel ve yasal) sorular yöneltiliyor. Sonra RSF temsilcileri bunları kendi saha gözlemleriyle birleştiriyor. Böylece puanlama ile sıralama ortaya çıkıyor. 

 

Peki Türkiye'de araştırma nerede yapılıyor, kimlere soru soruluyor, ankete kaç kişi katılıyor? İşte bunlar belli değil. Gizli yürütülüyor.
Katılımcılar arasında gazeteciler ve medya çalışanları, insan hakları uzmanları, hukukçular, aktivistler filan olduğu söyleniyor. Ne derece doğru bilmiyoruz.
Türkiye'yi sürekli kırmızı listede gösteren bu araştırma Cumhuriyet, Birgün, T24 gibi sol seküler mecralarda yapılıyor olmalı. Zira meslekte çeyrek asrı geride bıraktım, böyle bir ankete ne denk geldim, ne denk geleni gördüm!

 

Türkiye'de medyanın iyi durumda olduğunu iddia etmiyorum. Aksine en çok eleştirenlerden biriyim. Editöryal bağımsızlık, ekonomik yetersizlik, siyasetçi-gazeteci münasebetindeki seviyesizlik, mesleki deformasyon, küresel medya şirketlerinin artan ezici ve yok edici etkisi gibi çok önemli problemlerimiz var.
Ama bunlar Türkiye'yi, Uganda, Ruanda, Kamerun, Nijer, Burkina Faso, Gabon gibi ülkelerin gerisine gösterecek kadar değil. Türkiye'yi sabah erken kalkanın darbe yaptığı ülkelerle aynı klasmanda göstermek kötülüğün, ön yargının, kompleksin daniskası. Bu ülkeler madem bizden iyi, özgür niye Fransa, ABD, İngiltere desteği olmadan kuş uçmuyor, niye yatırımcı gitmiyor? 

 

Bakınız İsrail, 7 Ekim'den bu yana Gazze'de 200'den fazla gazeteci katletti. Ve böylesi bir vahşetin dünya tarihinde eşi, benzeri görülmedi. Ama 112. sıraya koymuşlar. Bu bile endeks denilen bu garip şeyin ciddiyetini sorgulamaya yetiyor. Bu listeye kargalar bile güler!..

 

İşin komik taraflarından biri de şu: Anketi, daha yolsuzluğa yolsuzluk diyemeyen insanların gazetecilik saikiyle ağzına sakız yapması!

 

 

Yürü be Diyanet


Dünya medyasında bir "İslamofobi endeksi" çıkarsalar, bizdeki malum medya birinci olur. Bazı gazete, televizyon ve portallarda İslamiyetin emirlerine karşı öyle bir düşmanlık var ki...

 

Sarı kafa Geert Wilders onların yanında masum kalır. Cahiller, hem de körkütük cahiller! Ne dinden haberleri var ne dinin ölçülerinden.

 

Son olarak cuma hutbesinden dolayı Diyanet'i hedefe koydular. 'Bu çağda bu kafa, sizin aklınız neye çalışıyor' diye saldırdılar.

 

Peki ne denmiş hutbede?

 

"Nikâhsız birliktelikler aile kurumuna yapılan en büyük saldırıdır. Zina toplumun ahlaki değerlerini kökünden sarsan çirkin bir davranıştır. Bedenin teşhir edilmesi, dinen evlenme engeli olmayan bir erkek ve bir kadının baş başa kalması ya da ev arkadaşlığı adı altında bir arada bulunması haramdır."

 

Yanlış mı? Asla!

 

Diyanet "medya dili"ni de eleştirmiş.

 

Şöyle denilmiş: "Flört, dost hayatı, arkadaşlık, kaçamak, aldatma, gibi kavramlarla bu büyük günah asla masum gösterilemez. ‘Gönül ilişkisi, yasak aşk, gençlik hevesi, düzeyli birliktelik’ gibi sözlerle zinayı meşrulaştırmak, harama giden yola kapı aralamaktır. ‘Çapkınlık’ denilerek övünülen şey, esasında bir zinakârlıktır, insanın namusuna göz dikmektir, haramdır. Özgürlük adıyla bütün dünyaya dayatılmaya çalışılan eş cinsellik Allah’ın lanetlediği bir sapkınlıktır, haramdır, büyük bir günahtır. Çok nadir görülen çirkin bir hadisenin, çarpık bir ilişkinin, bazı gündüz kuşağı programlarında, sinema ve dizilerde reyting uğruna haftalarca gündemde tutulması, toplumun dinî ve ahlaki değerlerini hiçe sayan büyük bir sorumsuzluktur."

 

Abartılmış mı? Asla. Az bile söylenmiş.

 

Bu cümleler ancak alkışlanır. Bunların baskısı sebebiyle geri duran, lafı eveleyip geveleyen Diyanet mertçe görevini yapmıştır. İnşallah devamı gelir.

 

 

İhtiyar yağdanlık!

 

 

İstanbul'un yolsuzluktan tutuklu CHP'li eski belediye başkanı hakkında her gün yeni iddialar ortaya atılıyor. Yığınla şüpheli ve tanık ifadesi çıkıyor. CHP medyası bunları görmezden geliyor.  

 

Geçen İmamoğlu'nun cezaevinden ailesiyle birlikte çekilmiş bir fotoğrafı yayınlandı. Uğur Dündar, fotoğraf üzerine bir yazı yazdı ki... Abartmıyorum, Kırkpınar güreş meydanında böyle yağ yok. Özetle "Ne güzel gülümsüyorsun. O umut saçan gülüş hiç eksik olmasın" dedi.

 

Yolsuzluk ve tarihî eser kaçakçılığı yapan Halil Bezmen'in peşine düşüp ABD'de kapısına dayanan ve adamlarının başlarında mikrofon kıran Uğur Dündar, İBB'de ayyuka çıkan milyarlarca liralık yolsuzluk ve rüşvet iddiasını görmüyor. Aksine mağduriyet edebiyatıyla adam aklamaya çalışıyor. Peh!

 

 

 

 

 

Fatih Selek'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.