İnsanın en büyük düşmanı yine kendisidir. Bu hal onun yaratılışında vardır. Cenab-ı Hakk insanı, bütün kötülüklerin menba'ı olan nefs ile birlikte yarattı. Nefs. Dünyada insanın olmazsa olmazıdır. Onsuz yaşayamaz. Nefsin istekleri bitmez. Asla doymaz olduğundan ona 'heyüla' denmiştir. Fert ve cemiyet hayatında insanın istikrarlı ve huzurlu yaşayabilmesi için nefsle mücadelesi ve kontrol altına alınması şarttır. Nefs, yaratılışı itibariyle en ahmak mahluk olup, daima zararını ister. Dolayısıyla asla başıboş bırakılmaya gelmez. Cenab-ı Hakk, nefsi kontrol edebilmesi için, insana akıl nimetini vermiştir. Nefs, her yaptığı kötülüğü; iyilik ve hayır yapıyorum olarak bilir. Böylece cehaletin de zirvesindedir. Şu halde, yalnız akılla da, nefsle mücadelenin zorluğu ortadadır. İnsanoğlunun bu ızdıraplı halini en iyi bilen Allahü teala, onu bu halden kurtarmak için merhametinin nişanesi olarak Peygamberlerini hak mesajlarla dünyaya göndermiştir. Akıl, ilahi mesajı kavrayarak ve ona uyarak akl-i selim olmuştur. İşte, nefsle mücadele edebilecek ve onu kontrol altına alabilecek akıl, bu akıldır. İlahi mesaja uyan nefs, temizlenmeye başlar; ibadet ve taate devamı ve ısrarı halinde temizlenir ve ilk hali olan 'emmare'likten yani bilumum rezil sıfatlarından kurtulur. Nefs, haksız olduğu halde haklıyım der ve bunun kavgasını verir. Akıllı insanın yapması gerekeni ise sevgili Peygamberimiz aleyhisselam buyurmuştur: 'Haklı olduğu halde, ben haksızım deyip münakaşa ve kavgayı terk eden için Cennet'te bir köşk'e kefilim!' Nefse en zor gelen şey, emirlere uyup onları yapması değildir; kendisine yasak edilenlerden kaçınmasıdır. Bundan dolayıdır ki, dinde; haramlardan kaçınmak, farzları yapmaktan daha mühim olup önce gelir...