Ahmet, çıldırmış gibiydi

A -
A +

Filiz ve Mehmet, ilk şaşkınlıklarını atmışlar, teselli etmeğe çalışıyorlardı. Ahmet'in omzuna bir el dokundu. Baktı, Conte de Chambre idi. Conte, Ahmet'in omzunu okşadı: -Üzülme. Seni dini yönden zayıf gördüğüm için böyle bir teklifte bulunmadım. Ama, senin, ölsen bile kabul etmeyeceğini de biliyordum. Keşke seninle bu geceki hadiseyi hiç yaşamasaydık. Conte'un sözleriyle Ahmet'in yanan gönlü biraz rahatlar, kaynayan beyni durulur gibi oldu ama o kadar. Bir anda iki büyük darbe birden yemişti. Benoit'e kavuşma, onunla kızılelmayı paylaşma ümidi hemen hemen sönmüş, Hıristiyan olması teklif edilmişti. Ahmet, kırk yaş birden ihtiyarlamış gibiydi. Filiz Nurullah'a tutunarak kalktı. -Gidelim Filiz ağam, dedi. Burada işimiz bitti. Konağa omuz omuza gelen üçlü, yine omuz omuza terk etti. Conte, bahçe kapısında Ahmet'i omzundan tuttu: -Ahmet Pehlivan. Sakın ola bir çılgınlık yapma. Her şeye rağmen seni seviyorum. Benoit, Paris'te değil. Onun peşini bırak, unut. Onunla evlenmen, senin ölümün olur. Böyle bir kararı veren ben değilim, benim de hayır diyemiyeceğim kimseler. Mümkün olsaydı da Benoit ile evlenebilseydin. İnanın ki bunu isterdim. Ama bağlı olduğum din, bağlı olduğum insanlar buna karşı. Başka türlü hareket elimde değil. Ahmet, uzun uzun Cont'un yüzüne baktı. Bir şey söyleyecekti, vazgeçti. Yürüdü, Paris'e doğru. Arkasından da Filiz Nurullah ve Mehmet. Ahmet'in gönlü Benoit diye çırpınıyor, beyni ise, "Gökten elma düştü, hani, nerede, paylaşıp da birlikte yiyeceğim güzel? Elmayı paylaşmak yalnızca masallarda mı mümkün?" düşüncesiyle isyanlardaydı... HHH -Bitti bu iş Filiz ağam. Artık, Kızılelma, Benoit diye koşturacak halim kalmadı. -Olur mu bre. En ufak bir sıkıntıda hedeften vazgeçmek olur mu, Cihan Şampiyonuna yakışır mı? Ahmet, kırgın bir yüzle Filiz Nurullah'a baktı: -Sen buna, en ufak bir sıkıntı mı dersin Filiz ağam. Aşk olsan sana. Benoit'in nerede olduğu belli değil. Conte, ölümle tehdit ediyor. Bunlar, benim için kocaman bir dağ... Hem de öyle dağ ki, başımın üzerinde sallanan ve pamuk bir iple bağlı olan... Ne zaman üzerime düşecek diye kâbuslar görüyorum. Artık dayanamıyorum. Filiz, dizlerini, Ahmet'in dizlerine dayadı, elindeki bir kağıdı gösterdi: -Ahmet, yiğidim. Bak, 11-26 Mart arasında Petersburg'ta güreşler varmış. Davet geldi. Paris'ten gitmek istiyordun, buradan uzaklaşmak için bir fırsat. Ahmet, sinirli sinirli güldü: -Yahu Filiz ağam. Ben, bir an önce İstanbul'a gitmekten bahsederim, sen ise Petersburg'a gitmekten... hem de daha önce kavga ettiğim ve kovulduğum şehre... Hayır mümkün değil. Öldürsen de gitmem. Filiz Nurullah, titredi. Ahmet'i senelerdir tanırdı. İlk olarak kendisine karşı bu şekilde konuşmuş, diklenmişti. Anlaşılan o ki, Ahmet, iyice bunalmıştı. Benoit'e kavuşamama düşüncesi aklını başından almıştı. Filiz, son kozunu oynamaya karar verdi: -Ahmet'im. Hikmet dede, kızılelmayı paylaşacağın güzele güreş yaparken kavuşacağını söylemişti. Kızılelma ve güzel sözlerini duyan Ahmet, yerinden fırladı. "Kızılelma, güzel sözlerini duymak istemiyorum." diye bağırıyordu. Çıldırmış gibiydi. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.