"Bizim Leyla değil"

A -
A +

Ahmet, müezzine döndü. Müzezzin, onun sormasına meydan bırakmadan açıkladı: "1877-78 Osmanlı Urus Harbi'nde Urus askeri, çizmeleriyle Selimiye Camisi'ne girdiler. Girmekle kalmayıp, hançeri yüreğimize sapladılar, gönlümüzde şifa bulmaz bir yara açtılar, alnımıza aklanmaz, temizlenmez bir kara çaldılar. Rus işgal komutanı General Skolobef, buradan çinileri söküp Rusya'ya götürdü. Bana sorarsan götürmekle de iyi yaptı. Böylelikle bize, işgalin ne demek olduğunu hatırlatacak acı, çok acı ve utanç verici ve unutmamız gereken bir şifa bulmaz hancer yarası bıraktı." Ahmet, müezzinin anlattıkları karşısında dondu kaldı. Söylediklerine hak verdi. Daha sonra, Selimiye Camisi'ni baştan aşağı gezdi, akşamın güzelliğini cami içine serpen kubbeyi seyrettikçe, üzüntülerinden kurtuldu, sanki kanatlanıp başka bir âleme yolculuk etti. Kubbe, gözünde kızıl bir elma oldu, yedi kat sema ötesine açıldı. Ahmet, üzüntü ve heyecanından kurtulmuş bir vaziyette, Selimiye Camisi'nden ayrıldı. Sora sora Ayşekadın semtinde Razgradlı Mehmet efendinin evini buldu. İçeriye, ev sahibine haber vermesi için bir çocuk gönderdi. Birkaç dakika sonra, elli yaşlarında uzun boylu biri geldi: -Hoş gelmişsin efendi. Buyur içeri girelim. Bir yemeğimizi ye, sonra da seni buraya getiren her neyse anlatırsın. Ahmet, bir şey sormadan evine davet eden Razgıradlı hemşehrisini sevdi: -Allahü teala razı olsun. Hanenize girmiş, şereflenmiş, yemeğinizi yemiş bereketlenmiş, sıhhat bulmuş kabul edin. Ben Razgradlıyım. Leyla isminde bir ablam vardı. Urus Harbinden beri görüşmedik. Aramadığım yer bırakmadım. Burada Razgradlı Leyla isminde bir hanımın olduğu haberini aldım. Bunun için geldim. Mehmet efendinin, yüzü gölgelenir gibi oldu, bu durum Ahmet'in dikkatinden kaçmadı: -Leyla isminde bir hanım var mı acaba? Cevap Mehmet efendiyi zorladı: -Vardı evladım ama şimdi yok. Ahmet, korkuyla sordu: -Yok mu, bir yere mi gitti? -Evet bir yere gitti. Kabristana, bu dünyayı, bizleri terk eyledi. Ahmet, ayakta duramadı, kapıya tutundu. Ahmet'e dikkatli bakan Mehmet efendi sordu: -Evladım aradığın hanım kaç yaşındaydı, Razgrad'ın neresindendi? Ahmet, "İnşallah o değildir." duasıyla son bir ümitle konuştu: -Otuzbir yaşlarındaydı. Razgrad'ın Umur köyündendi. Ahmet'in cevabı Mehmet efendiyi de rahatlattı: -Evladım. Aradığın Leyla, bizim Leyla değil. O elli yaşlarındaydı ve Razgrad'ın Mumcular köyündendi. Senin daha fazla üzülmene mani olmak için yaş ve köyünü sordum. Çünkü sana benzemiyordu. Kara Ahmet, nasıl davransın bilemedi, sevinse Mehmet efendiye karşı ayıp olacaktı. Sevincini belli etmemeğe gayret etti: -Verdiğiniz bilgi için Allahü teala razı olsun efendim. Vefat etmiş yakınınıza da Yüce Mevlam mağfiret eylesin. Müsaade edersen ben döneyim. -Evladım, yemeğe kalıp, hanemizi şereflendirseydin, ismini bağışlamadın. Ahmet, mahcup oldu, böyle bir hatayı nasıl işlemişti: -Hakkınızı helal edin, ismimi söylemeyi unuttum... Heyecanıma verin. İsmim Ahmet, Kara Ahmet derler. Kara Ahmet ismini duyan Mehmet efendinin yüzü aydınlandı > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.