Filiz, Mehmet'e döndü: -Süle bakalım şu müjdeli haberi. Yoksa Ahmet pelvan meraktan çatlayacak. -Cont de Chambre'nin yerini tespit ettik. Daha doğrusu Benoit yengemiz bildirdi. Benoit yengemiz, bizim okuldan bir öğrenciye hizmetçisi vasıtasıyla ulaşmış. Bana verilmek üzere bir mektup vermiş. Bana gönderilen zarfın içinden başka bir zarf çıktı. Ahmet ağama yazılmış. İşte bu zarf. Öğrenci Mehmet, Ahmet'e bir zarf uzattı. Yandı, hem eli hem de yüreği Ahmet'in, kendine uzatılanı tutunca. Pempe renkli zarf, aldı götürdü, kanatlandırdı, Ahmet'i, bir gözleri ahuya doğru. -Ne o Ahmet'im? Pembe zarf, ağustos güneşine kavuşmuş kar gibi eritiverdi seni. Ahmet'in halini gören Filiz, takılmadan edememişti. Sevdiceğinden haber alan Ahmet'in neşesi yerine gelmişti. Bu sefer fazla kızarıp bozarmadı, Filiz ağasına beklemediği karşılığı verdi: -Te be Filiz ağam. Yalnız erimekle kaldığıma şükret. Buhar olup, bulutlara da karışabilirdim. Sonra gökyüzünden çok cihan şampiyonu arardınız. Ahmet'in neşelenmesi, Filiz'i iyice coşturdu: -Sen he de kaçıralım yengemizi İstanbul'a. Ahmet, Filiz ağasının İstanbul'a kaçıralım sözüne güldü. Pembe zarfın içinden, kar beyaz üzerinde bahar çiçekleri açmış mektubu çıkardı. Mektup, Fransızcaydı. En gizli sırrını teslim ediyormuşçasına üzgün, mektubu Mehmet'e uzattı: -Oku bre Mehmet'im. Ve Mehmet, okudu, Benoit'ten Ahmet'e, hem cihan hem de gönül şampiyonuna gelen çiçekli mektubu: "Sevgili Ahmet, Korktuğum başıma geldi. Babam, seninle evlenmemem için her şeyi yapmakta kararlı. Bugüne kadar ileri sürdüğü şartların, hep işi yokuşa sürmek için olduğunu anladım. O, söz konusu vasiyete uymakta ve ne olursa olsun, benim bir Müslüman ile evlenmeme mani olmakta kesin kararlı. Benim seni sevdiğimi, ne olursa olsun seninle evlenmekte kararlı olduğumu anlayınca, bana geçen seferki gibi, "Yavrum. Sen benim her şeyimsim. Senin için bütün malımı, hatta canımı bile feda ederim. Daha önce söylemiştim. Şimdi yine söylüyorum ki meselenin ne kadar ciddi olduğunu anla diye. Bizim ailede, nesilden nesile büyük bir gizlilik içinde devreden bir vasiyet vardır. Bu vasiyete göre, bizim kızlarımızdan birinin bir Türk ile evlenmesi, Avrupa'nın Müslüman olmasını kolaylaştıracaktır. Bu sebepten her ne pahasına olursa olsun bu evliliğe karşı çıkılmalı. Hiçbir çare bulunmazsa kız öldürülmeli. Bizim ailenin kızı ancak tek bir şartla Türkle evlenebilir." dedi. Bütün ısrarıma rağmen, Türk ile evlenebilme şartını söylemedi. Söylememekle kalmadı. Bulunduğumuz yerden acele taşındık. Yeni tuttuğumuz bir konakta beni bir odaya kilitledi. Yanımda, güçlü, kuvvetli bir hizmetçi olmadan odayı terk etmeme kati surette müsaade etmiyor. Bu mektubu, gizlice ulaştırmağa çalışacağım. Sen ne dersen yapacağım. Seninle istediğin yere gelmeğe hazırım. Babamın saplantılarına ve vasiyete inanmıyorum. Sevenlerin birlikte olmasına kimsenin mani olmağa hakkı yoktur diye düşünüyorum. İster, babama ulaşıp, evlenme şartını öğrenmeğe çalış, istersen bunu hiç öğrenmeden beni buralardan götür. Senden gelecek haberi bekliyorum. Adres, zarfın üzerinde yazılı olacak. Seni çok seviyorum Karamel. Her zaman senin olacak Benoit'in." Mehmet, mektubu okumayı bitirdi. Hepsi donmuş gibi kala kaldılar. > DEVAMI VAR