Güreşten sonra bitkin bir vaziyette, soyunma odasındaki koltuğa yığılan Fournier'e Yusuf'la ilgili görüşü sorulduğunda, büyük bir üzüntü içinde "Yusuf, Avrupa usulü güreşi hiç bilmiyor. Fakat, olağanüstü kuvveti karşısında yenilgiyi kabulden başka çare yok. Greko-romen oyunlarını çok çabuk öğreniyor. Gerçi kendisinin fazla oyun bilmesine lüzum yok, kendi güreşlerinde olup grekoromende de yasak olmayan elense, çapraz, çift kle gibi oyunlar ona yetiyor. Bundan sonraki güreşler de, kuvveti ve olağanüstü soğukkanlılığı sayesinde de bütün güreşçiler karşısında üstünlüğün asla kaybetmeyecektir. Onu ancak ondan daha iri ve daha kuvvetli ve güreşi de iyi bilen birisi yenebilir. Benim bildiğim kadarıyla da bu saydığım özelliklere sahip bir kimse şu anda Avrupa topraklarında yok. Doğrusunu isterseniz Yusuf, çok üstün özelliklere sahip. Tek eksiği sür'atinin az olması gibi gözüküyor. Ondan daha hızlı, daha kuvvetli ve güreşi daha iyi bilen biri çıkarsa belki onu yenebilir. Ama tekrarlamalıyım ki, o öyle özelliklere sahip ki, bu sürat eksikliğinin onun aleyhine olacağına inanmıyorum." açıklamasında bulundu. Ertesi günkü L. Petir Parisien gazetesinde, Fransızların büyük şampiyonu Paul Pons'un, Yusuf ve güreşi hakkında şu görüşleri çıktı: Yusuf'ta acı kuvvetinin, korkunç güreş zekasının yanında bir de kimsenin dayanamaycağı elenseleri var. Fransızların hiç de alışkın olmadıkları elenseye, Yusuf, öyle bir kuvvet katıyor ki, inadı bırakıp yere uzanmaktan başka çare kalmıyor. Yerde de Türk, onların kurt kapanı dedikleri çift kleyi kolaylıkla alıyor. Greko-romen güreşine alışıncaya kadar Türk şöyle bir savunma taktiği uyguluyor: Yusuf, rakibinin bir kolunu yakalıyor ve oyun tatbik etmese bile rakibinin oyun almasına, uygulamasına mani oluyor, uzun kollarıyla rakibini yanına yaklaştırmıyor. Kolunu sıkı sıkı tuttuktan sonra, yıpratıcı elenselerini aralıksız işletiyor, bu arada rakibinin serbest kolunu izliyor. Parmaklarında inanılmayacak öyle bir kuvvet vardı ki, herhangi bir oyun veya tutuşu büyük bir kolaylıkla istediği anda çözebiliyor. Her karşılaşma onun için yeni bir ders oluyor. Her güreş sonrası, greko-romen güreşinin hücumlarını karşılamasını öğreniyor ve yenilmesi imkansız bir hale geliyor." Yusuf'un iki güreşinde de Fransa'nın en önemli iki güreşçisini zorlamadan yenmesi, diğer Türk güreşçilerinin de önünü açmıştı. Artık, bütün gösteri merkezleri, Türk güreşçi talep ediyordu. Fransızlar, Osmanlı güreşçilerinin, hilesiz-hurdasız, mert güreşlerini çok sevmişler, Fransız güreşçilerinin senelerce şikeli güreşlerle kendilerini nasıl aldattıklarını anlamışlardı. Büyük şampiyon, büyük usta diye bilinen Fransız güreşçileri, Türk güreşçileri özellikle de Koca Yusuf, karşısında kumdan kuleler gibi en ufak bir üflemeyle devriliyorlardı. Türk güreşçileri, önlerine geleni yenerek ünlerini attırıyorlardı. Ancak bu hilesiz güreş görmeğe susamış Parislileri memmun ettiği ölçüde, değerlerini kaybettiklerini, gerçek yüzlerinin ortaya çıktığını anlayan Fransız güreş cambazlarını sinirlendiriyordu. Hatta Yusuf ile Fransızları büyük şampiyonu Dumont arasında yumruklaşmaya kadar varan güreşler bile oldu. Sonuçtan Doublier kadar, gösteri merkezi Foli Berjer'in idarecileri de memnundular. Türklerin güreşi olduğu gecelerde, en az beşyüz kişi de biletler bittiği için geri dönüyordu. Diğer gazinolarda gösteri yapan Fransız güreşçiler artık Fransızların kendi güreşlerine rağbet etmediklerini gördüler. Devamı var