Sonbahar bitti, artık kış geldi. Tam temizlik vakti; takvimden kasım ayının son bir iki yaprağını da yırtın atın...
Yazmayan kalemleri,
Sayfası bitmiş defterleri,
Kulbu kırık fincanları,
'Zayıflayınca giyerim' kıyafetleri,
Dibi kararmış tencereyi,
Taşındığınız hangi evden kaldığı, hangi kapıyı açtığı artık meçhul olan o anahtarları
Atın!..
Ooh, bir ferahlayın... Bakalım tamam mı?
Şimdi; ihtimalleri atın.
'Olacaktı, son anda olmadı'ları atın, olmamış işte...
Takılıp kaldığınız o günü,
Düşünüp durduğunuz o lafı,
Atın!..
Küstüğünüz için uzun zamandır görmediklerinizin aklınızda kalan son görüntüsünü,
Alındıklarınızın, gücendiklerinizin hiç umurunda olmayan o 'olayı'
Atın!..
O hiç beceremediğiniz yemeğin tarifini,
Aldığınız en kötü karneyi, hatta en iyi karneyi,
İçinizi kemiren o ukdeyi,
Atın!..
Zamanı gelince yiyeceğiniz soğuk intikam yemeğini de dökün.
Soğuk yemeğin hiç tadı olmaz, dışarıdan bir döner söyleyin daha iyi...
Buzdolabının üzerindeki diyet listesini,
Depodaki koşu bandını,
Atın!..
Cevabı olmayan soruları,
Kaçırdığınız fırsatları,
Atıldığınız işi,
Beceremediğiniz ilişkileri,
Kişisel gelişim kitaplarını,
Atın!..
Arkanızdan konuşanları,
Önünüzü kapayanları,
Alamadığınız terfiyi,
Oturamadığınız evi,
'Şimdiki aklım olsa'ları,
Çalışmayan saatleri,
İşe yaramayan fikirleri,
Kaçan trenleri,
Zamansız yaşlandıran dertleri,
'O gün' olanları...
Halının altına süpürdüklerinizi,
Dolabın dibine iteklediklerinizi,
Atın!..
Ninem diyor ki; Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan.