Boğazına bir hıçkırık düğümlendi

A -
A +

Hastanenin bahçesinde Şeyma ile Yalçın'ı konuşurken gören Sevgi'nin başından kaynar sular dökülmüştü. Tatlı bir rüya kâbusa dönmek üzereydi. Bugüne kadar kendisine en fazla yakınlık gösteren Şeyma, kim bilir şimdi nasıl davranacaktı. Dizlerinin titrediğini hissetti. Yalçın'a bir şeyler söyleyen Şeyma'nın hastaneye yöneldiğini gören Sevgi, ona görünmeden son bir gayretle içeri koştu. Sinan'ın odasına girince hiçbir şey olmamış gibi kalabalığa karıştı. Doktor, tepkisini ölçmek için Sinan'a birkaç test uygulamış, yanındaki hemşireyle durum değerlendirmesi yapıyordu. Hemşireye birkaç ilaç yazdırdıktan sonra Mümtaz Beye dönerek; -Beyin fonksiyonlarını güçlendirecek birkaç ilaç takviyesi yapacağız, dedi. Merak edecek bir şey yok. -Ne zaman normale döner doktor bey, diye sordu Nebahat Hanım. -Kısa zamanda, diye cevapladı doktor. Umduğumuzdan iyi gidiyor. Yalnız odayı fazla kalabalık yapmasanız iyi olur. Temiz hava alması gerekiyor. -Hay hay, dedi Mümtaz Bey. Doktor çıkınca Mümtaz Bey karısına dönerek; -Burada fazla durmanın bir faydası yok, dedi. Doktor bey haklı, birimiz kalsak yeter. Bu sırada içeri girmiş olan Şeyma elindeki poşeti kanepenin üzerine bırakarak; -Yengemle ben kalayım, dedi. Birbirimize arkadaş olur, sohbet ederiz. Başka türlü vakit nasıl geçer? Heyecandan kıpkırmızı kesilmiş olan Sevgi kaçamak bakışlarla Şeyma'nın yüz ifadesini okumaya çalışıyordu. Kızın her şeyi öğrenmiş olmasına rağmen hâlâ böyle yakın davranmasına bir anlam veremedi. Onunla yalnız kalmaya korkuyordu. -Çok iyi olurdu, dedi çekingen bir ifadeyle. Ama sadece bir refakatçiye izin veriyorlar. -Doğru, diye tasdik etti Mümtaz Bey. O halde aranızda anlaşın da kim kalacaksa diğeri hazırlansın. Sizi eve bırakayım ben de işlerime bakayım biraz. Sevgi ile Şeyma göz göze geldi. -Madem öyle yengem kalsın, dedi Şeyma. Ağabeyimin ona daha çok ihtiyacı var. Haydi biz gidelim. Yarın yine geliriz. -Haydi bakalım, diye kapıya yöneldi Mümtaz Bey. Nebahat Hanım ise Sevgi'nin kolundan tutarak; -Aman kızım, bir gelişme olursa bizi habersiz bırakma olur mu? diye tembihledi. -Merak etmeyin anneciğim. Sık sık ararım sizi. Anne ve babası çıkınca Şeyma Sevgi'ye dönerek gözlerinin içine baktı. Sevgi mahcup bir eda ile başını eğdi. Neden sonra Şeyma'nın sesiyle başını kaldırdı. -Yenge! Canını sıkma olur mu? Konuşmaya veya başka bir şeye ihtiyacın olursa beni ara. Sen bizim için çok değerlisin, bunu unutma. Sen olmasaydın, biz bu şoku atlatamazdık inan. Halbuki şimdi içimiz çok rahat ve gözümüz arkada değil. Çünkü sen varsın... Bu sözler Sevgi'nin bütün endişelerini silip süpürmüştü. Bu nasıl bir kızdı böyle? Her şeyi öğrenmiş olmasına rağmen, nasıl bu kadar hoşgörülü olabiliyordu?... Boğazına bir hıçkırık düğümlendiğini hissetti. Gözleri dolu dolu oldu. Ve birden Şeyma'ya sarılarak ağlamaklı sesiyle; -Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim! diye fısıldadı. -Hoşça kal. Şeyma çıkarken kapıdan döndü ve; -Ha, dedi. Poşetin içinde çekirdek var. Senin için! Sevgi gülerek göz pınarlarını sildi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.