Oyunun şirazesi kaçtı! Öyle böyle değil! Kantarın topuzu koca yumruk oldu Halil Umut Meler'in suratında balyoz gibi indi beynimize! Ne büyük bir fecaat!
Eğlenceyi savaşa dönüştürüp; hak, hukuk, adalet tanımadık.
Oyun kurallarını hiçe sayıp, bütün kararların nalıncı keseri gibi renktaşı olduğumuz kulüpler lehine olmasını marifet saydık.
Maalesef; içeride, dışarıda rezil olduk.
El birliğiyle menfur saldırının faili Ankaragücü Başkanı Faruk Koca'yı linç ederek rezaleti kökünden çözeceğimizi sanıyoruz.
Yazık! Çöküntünün sebebi belli... Sporun özündeki sevgiyi, saygıyı, sabrı, şükretmeyi, o erdemli objektif duruşu yok sayıp; güç zehirlenmesini marifet diye taçlandırdık, yıllarca.
Bu mu insanlık? Söyleyin... Bu nasıl spor adamlığı?
Sahi, ne oldu bize? Ne oldu o bizim güzel ahlakımıza da böyle bir cinnet noktasına geldik?
Maalesef... El birliğiyle değerleri değersizleştirdik; örf, adet, anane, özetle geleneklerin gücünü; ayıplanma ve caydırıcı özelliğini muhafaza şöyle dursun ''Şiddete başvuran istediğini alır'' kabadayılığını, hukuka tercih ettik.
Anladım ki; kendi kuyumuzu kendimiz kazmışız. Daha acısı içine düştüğümüz kuyunun farkına bile varamamışız!
Gaflet ne acı!
Neyse ki bu menfur hadise uluslararası maçta olmadı.
Ayıkla şimdi pirincin taşını.