Dünyanın her tarafına Peygamber gönderilmiştir

A -
A +

Hiçbir akıl, âhiret bilgilerini bulamayacağı, çözemeyeceği içindir ki, Allahü teâlâ, her asırda, dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiştir.

 

 

 

Dîn-i islâmda aklın ermediği şeyler çoktur. Fakat, akla uymayan bir şey yoktur. Âhiret bilgileri ve Allahü teâlânın beğenip beğenmediği şeyler ve Ona ibâdet şekilleri, eğer aklın çerçevesi içinde olsalardı ve akıl ile doğru olarak, bilinebilselerdi, binlerce Peygamberin gönderilmesine lüzûm kalmazdı. İnsanlar, dünya ve âhiret saâdetini kendileri görebilir, bulabilirdi ve Allahü teâlâ -hâşâ- Peygamberleri boş yere ve lüzûmsuz göndermiş olurdu. Hiçbir akıl, âhiret bilgilerini bulamayacağı, çözemeyeceği içindir ki, Allahü teâlâ, her asırda, dünyanın her tarafına, Peygamber göndermiş ve en son ve kıyâmete kadar değiştirmemek üzere ve bütün dünyaya, Peygamber olarak, Muhammed aleyhisselâmı göndermiştir.

 

Bütün Peygamberler, akıl ile bulunacak dünya işlerine dokunmayıp, yalnız bunları araştırmak, bulup faydalanmak için çalışmayı emir ve teşvîk buyurmuş, kendileri dünya işlerinden her birinin, insanları ebedî saâdete ve felâkete nasıl sürükleyebileceklerini anlatmış ve Allahü teâlânın beğendiği ve beğenmediği şeyleri açık olarak bildirmişlerdir...

 

O hâlde, insâf etmeli ki, Allahü teâlânın sonsuz kudretinin inceliklerini meydana çıkaran, bugünkü teknik bilgilerden ve tecrübelerden haberi olmayan ve İslâm büyüklerinin kitaplarını okuyup anlamak şöyle dursun, bunların isimlerini bile işitmemiş olduğu, sözlerinden anlaşılan, bir câhilin, filozof maskesi, profesör etiketi, gazete yazarı perdesi altında çalışan bir kâfirin, tam olmayan aklı ile, ortaya attığı bir düşünce, nasıl olur da, Allahın Peygamberinin “sallallahü aleyhi ve sellem” sözlerinden üstün tutulur?!.    

 

Peygamberimizin, İslâm âlimlerinin kitaplarında yazılı ilim, sıhhat, fen, ahlâk, hak, adâlet ve bütün saâdet kollarını kavrayan ve bindörtyüz seneden beri dünyanın her tarafında gelmiş, ilim, tecrübe ve akıl sâhiplerini hürmet ve hayranlıkta bırakan ve hiç birisinde kimse tarafından bir kusur ve hata bulunmamış olan, emirleri ve sözleri, bir câhil sözü ile nasıl lekelenebilir? Bundan daha büyük bedbahtlık ve zavallılık olabilir mi?

 

Tam akıl, şaşmayan, yanılmayan akıldır. Etrafına düşünceler savuran câhil bir kimse, değil aklın erişemeyeceği şeylerde, belki kendi günlük işlerinde, hiç yanılmadığını iddia edebilir mi? Böyle bir iddiaya, kimse inanır mı? Değil bir insan, bugün en akıllı tanınan Hristiyanların, kendi aralarında, en akıllıları olarak, seçtikleri meb’ûsları-politikacıları, bütün akılları ile, bütün ilimleri ile, baş başa vererek, yaptıkları kanûnları, az zaman sonra, yine kendileri beğenmeyip değiştiriyor.

 

Yeryüzünde hiç bozulmayan ve değiştirilemeyecek bir şey vardır ki, o da Allahü teâlânın Kur’ân-ı kerîmi ve Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hadîs-i şerîfleri, yani mübârek sözleridir.

 

 

 

 

 

Hasan Yavaş'ın önceki yazıları...