İslâmiyet ilim dinidir...

A -
A +

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Âlim ile âbid (çok ibadet eden) arasında yüz derece vardır. İki derecenin arası yetmiş senelik mesafedir!"

 

 

 

Kur’an-ı kerim’in birçok yerinde ilim emredilmekte, ilim adamları övülmektedir. Mesela, Zümer Suresi dokuzuncu ayetinde (Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu? Bilen elbette kıymetlidir) buyruluyor. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimizin ilmi öven ve teşvik buyuran sözleri, o kadar çoktur ve meşhurdur ki, diğer dinlerde olanlar bile bunları bilmektedir. Mesela (İhyâ-ül’ulûm) ve (Mevdû’at-ül’ulûm) kitaplarında, ilmin fazileti anlatılırken (İlmi, Çin’de de olsa alınız!) hadis-i şerifi yazılıdır. Yani, dünyanın en uzak yerinde ve kâfirlerde de olsa, gidip ilim öğreniniz! Bir hadis-i şerifte de, (Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz, çalışınız!) buyruldu. Yani bir ayağı mezarda olan seksenlik ihtiyarın da çalışması lazımdır ve öğrenmesi ibadettir. (Yarın ölecekmiş gibi ahirete ve hiç ölmeyecekmiş gibi dünya işlerine çalışınız!) buyuruldu. (Bilerek yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir) ve (Şeytanın bir âlimden korkması, cahil olan bin âbidden korkmasından daha çoktur) hadis-i şerifleri ilmin önemini bizlere yansıtmaktadır...

 

İslam dininde kadın, kocasının izni olmadan nafile hacca gidemez. Sefere, misafirliğe gidemez. Fakat kocası öğretmez ve izin vermezse, ondan izinsiz ilim öğrenmeye gidebilir. Görülüyor ki; Allahü teâlânın sevdiği büyük ibadet olan hacca izinsiz gitmesi günah olduğu hâlde, ilim öğrenmeye izinsiz gitmesi günah olmuyor. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve selem” buyurdu ki: (Nerede ilim varsa orada Müslümanlık vardır. Nerede ilim yoksa orada kâfirlik vardır.) İslamiyet, burada da ilim öğrenmeyi emretmektedir. Her Müslümanın önce din, sonra mesleğine ait dünya bilgilerini öğrenmesi lazımdır.

 

İlim hakkındaki hadis-i şeriflerinde Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

 

(Allahü teâlâ bir kimseye iyilik etmek isterse, onu dinde âlim yapar ve ona doğru yolu ihsan eder.)

 

(Göklerde ve yerde olanlar, âlim için istiğfar ederler.)

 

(İman çıplaktır. Örtüsü takva, meyvesi ilim, süsü hayâdır.)

 

(Peygamberlik derecesine en yakın olan insanlar, din âlimleridir. Çünkü din âlimleri, insanları peygamberlerin gönderildikleri şeye çağırırlar.)

 

(Amel etmesi için ümmetime kırk hadis-i şerifimi öğretene kıyamet günü şahit ve şefaatçi olurum.)

 

(Dinde âlim olanın arzusuna Allahü teâlâ yetişir, hiç ummadığı yerden rızkını verir.)

 

(Ümmetimden iki kısım insan iyi olursa, insanlar da din hususunda iyi olur: Bunlar âlimler ve devlet reisleridir.)

 

(Kıyamet gününde üç kısım kimse şefaat eder: Peygamberler, sonra âlimler, sonra şehitler.)

 

(Âlim ile âbid [çok ibadet eden] arasında yüz derece vardır. İki derecenin arası yetmiş senelik mesafedir.)

 

(Allahü teâlânın cehennemden âzâd ettiklerine bakmak isteyen, ilim talebesine baksın! Nefsim yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemin ederim ki; bir âlimin kapısına giden ilim talebesine her adımı için Allahü teâlâ, bir yıllık ibadet sevabı yazar ve Allahü teâlânın cehennem ateşinden âzâd ettiği kullarından olduğuna melekler şahitlik eder.)

 

(Ey Ali! Ya âlim ol veya ilim talebesi! Yahut da dinleyici ol! Dördüncüsü olma, helak olursun!)

 

 

 

Hasan Yavaş'ın önceki yazıları...